Diyarbakır Ulu Camii

    Alan Bilgisi

    Diyarbakır Ulu Camii, şehrin tarihi merkezinin kuzeybatısındaki kentsel dokuyla bütünleşmiş Eski Şehir surları içinde yer almaktadır. Anadolu'nun ayakta kalan en eski camiisidir ve İslam dünyasının en eski camilerinden biridir. Mevcut haliyle 11. veya 12. yüzyıla tarihlenen yapı, Selçuklu döneminden itibaren yeniden yapılandırıldığı için İslam öncesi dönemlerden mimari unsurları da bünyesinde barındırmaktadır. Bölgenin taş oymacılığı geleneğinin de dikkat çekici bir örneğidir.

    Diyarbakır (eski adıyla Âmid) kentindeki çoğu anıt gibi, Ulu Cami de ağırlıklı olarak yerel volkanik bazalttan inşa edilmiştir. Bu koyu renkli taş, eski şehrin her yerinde o kadar çok kullanılmıştır ki, şehir 16. yüzyılın sonuna kadar zaman zaman “Kara [siyah] Âmid” olarak anılmıştır.

    Cami ve eklentileri, 31,5 x 77 m ölçülerinde geniş, trapezoid biçimli bir avlu etrafında düzenlenmiştir (bkz. genel görünüş). Bu avlunun üç girişi vardır. Alçak beşik tonozlu ana girişi doğudadır. Dış cephesinde bir yazıt bulunur ve bu yazıtın ikinci satırının iki tarafına bir aslan tarafından saldırıya uğrayan bir boğanın ayna görüntüsü kabartması olarak konumlandırılmıştır. Yazıt ve dikkat çekici hayvan dövüşü kabartması 12. yüzyıla tarihlenir.

    Avlunun güneyinde, kuzey cephesindeki kitabelerden 1091/92 ve 1155 yıllarına tarihlenen, harim yer almaktadır. Mihrap ekseni ile hizalanmış bir transept tarafından kesilen üç neften oluşur. Bu nedenle planı Şam’daki Ulu Camii'ninkine benzer, ancak Şam’daki cami kubbelidir.1 İç mekana sivri kemerli revaklar hakimdir; esas olarak kuzey duvarın büyük pencere pervazları, transeptin pencereleri ve güney duvarındaki daha küçük açıklıklar tarafından aydınlatılmaktadır (bkz. genel görünüş). Yapının bir zamanlar badanalı olan duvar yüzeyleri2 şimdi temizlenmiş ve baştan sona mevcut kesme siyah bazalt duvar işçiliği ortaya çıkarılmıştır.

    Bugünkü hali 18. yüzyılda inşa edilen mihrap, beşgen nişli, dikdörtgen oyma çerçeveli ve Korint başlıklı sütunlardan yükselen beş loblu bir kemere sahiptir. Başlıkların hizasında koyu zemin üzerine altın rengi yazıtlı bir şerit vardır; bu, üstündeki mukarnasın parlak beyaz yüzeylerini alt nişin sıvasız duvar örgüsünden ayırır. Transeptin tavanı, zarif bir şekilde boyanmış geometrik ve bitkisel motiflerin yanı sıra bazı görkemli mukarnas işlerini taşıyan ahşap panellerle (18. yüzyıl) kaplıdır. Müezzin mahfilinin tavanı da aynı şekilde süslenmiştir.

    Harimin, kalkanlı transeptin hakim olduğu mütevazı kuzey cephesinin aksine, batı ve doğu kanatları özenle düzenlenmiş yapısal ve dekoratif özelliklere sahiptir. Batı kanadının inşası, cephe boyunca uzanan iki ayrı Kufi yazı şeridinde bahsedildiği gibi, 1117–18 (alt kısım) ve 1124–25 (üst kısım) yıllarına tarihlenmektedir.3 Sütunlar dahil olmak üzere yontulmuş süslemenin tamamı, Korint sütun başlıkları ve tüm saçaklık MS 6. veya 7. yüzyıla ait bir geç antik yapıdan devşirilerek kullanılmıştır; söz konusu yapı, caminin yapımından önce bu bölgede bulunan kilise olabilir.4 Özellikle dikkat çekici olan, oyulmuş şaftlara sahip üst kat sütunlarıdır. Doğu cephesi, alt katındaki yazıtta belirtildiği gibi yaklaşık yarım yüzyıl sonra (1163-64) inşa edilmiştir ve aynı şekilde Korint başlıklı yeniden kullanılmış sütunlara sahiptir. Bununla birlikte, dekorasyonun geri kalanı, batı cephesinin 12. yüzyıldan kalma bir taklidi veya daha doğrusu yorumudur. Bunun klasik formların “hayatta kalması” mı yoksa 12. yüzyıldaki bir “canlanması” olarak mı yorumlanması gerektiği tartışma konusudur.5 Bu cephenin dekorasyonu aynı zamanda portal sütunlarının üzerindeki arşitravdan çıkıntı yapan yüksek kabartmalı boğa ve aslan başlarını da içermektedir (üst kat sütunlarının üzerinde de bu tip kabartma başların belirgin izleri vardır).

    Yukarıda sözü edilen trapezoid biçimli avlunun kuzey tarafında iki bina daha bulunur: Doğuda Mesudiye Medresesi ve batıda Şafi bölümü. İlki 1198 ve 1223 yılları arasında inşa edilmiş ve doğu tarafını kaplayan bir eyvan ile revaklı, iki katlı bir avlu etrafında düzenlenmiştir. Binanın avlusunun geri kalan tarafları, heykelsi ve yapısal dekorasyonun bir etkileşimini sunar. Örneğin, batı kemerleri, incelikle oyulmuş bitkisel motifler ve sırayla siyah (bazalt) ve beyaz (kireçtaşı) taş örmeciliği ustalığını sergiler. İki kat arasındaki avluyu, eyvanın içine kadar uzanan kitabeli bir şerit sarmaktadır. Güney duvarının ortasında, beş lobunda birbirini izleyen bazalt ve kireçtaşı blokları ve bunun altında oymalı sütün başlık ve kaideleri olan gömme bazalt sütunlardan oluşan süslü bir mihrap yer alır.

    Şafi bölümü, cephesindeki yazıttan da anlaşılacağı gibi, Osmanlı fethinden yaklaşık 13 yıl sonra 1528/29'da inşa edilmiştir. Yapının üç nefli iç mekânı ve mihrabı, ana harimdekine benzer; burada sivri kemerler düz ve ince sütunlarla desteklenir (bkz. genel görünüş). Ahşap kirişleri olan tavan bezemesizdir.

    12. yüzyılın ortalarında inşa edilen caminin minaresi, harimin güney duvarında yer alır. Kare formu yerel mimari geleneğin sonucu olan minarenin etrafını Kufi bir yazıt çevreler.

    Trapezoid biçimli avluda, hepsi 19. yüzyılda inşa edilmiş olan şadırvan, namazgâh ve havuz yer almaktadır.

    • 1. Bkz. Akok 1969, 114; Aslanapa 1973, 1. Diyarbakır Ulu Cami'nin uzun tarihinin bir döneminde kubbeli olup olmadığı tartışma konusudur. Tartışma için bkz. Sözen 1971, 34; Andersen 2004, 136ff.
    • 2. Bkz. Sözen 1971, lev. 12, 6h; Tuncer 1996, 42; Top 2011, 201, şek. 25.
    • 3. MAH'ın belgeleme sürecinde, batı kanadı restorasyon altındaydı. Bu cephenin güncel fotoğrafları için bkz. Top 2011.
    • 4. Bir Roma tiyatrosu da önerilmiştir (Aslanapa 1973, 1).
    • 5. Tartışmanın temel konuları için bkz. Rogers 1971; Mango 1982; Allen 1986; Raby 2004.

    ”Tanım ve İkonografi' genel kaynakları: Strzygowski 1910, 140ff; Akok 1969, 114; Sözen 1971; Mango 1982, 128; Allen 1986; Beysanoğlu 1987, 3-4; Canard ve Cahen 1991 [1965], 344; Yinanç 1991 [1965], 346; Tuncer 1996; Andersen 2004; Top 2011, 25; 207-218; Raby 2004, 301-302.

    Cami ve binalarının dış yüzeylerinde çok sayıda kitabe bulunmaktadır. Bunlar özellikle ibadethanenin kuzey cephesinde (1091/92 ve 1155 tarihli), batı cephesinde (1117–18 ve 1124–25 tarihli), doğu cephesinde (1163–64 tarihli) ve minaresinde yer almaktadır (1141 tarihli). Kitabelerden ikisi (1155 ve 1163–64) caminin mimarı Hibetullah el-Gurgani'nin adını belirtir. Ayrıca Mesudiye Medresesi'nde, şehirde 1183-1232 yılları arasında hüküm süren Artuklular dönemine tarihlenen beş yazıt daha bulunmaktadır. Şafi bölümündeki bir yazıt, yapımını Kanuni Sultan Süleyman dönemine tarihlendirmektedir. Ek yazıtlar, kompleksin günümüze kadar restorasyonlarını kayıt altına alır.

    ”Yazıtlar' genel kaynakları: van Berchem 1907; van Berchem v.d. 1910, 51–69; Sauvaget 1940; 1969, 134-139; Sözen 1971, 30; Aslanapa 1973, 4; Beysanoğlu 1987, 277–292; Andersen 2004; Top 2011, 188.

    Diyarbakır'daki Ulu Cami, çok sayıda restorasyon ve tadilat içeren uzun bir kullanıma sahiptir. Caminin dış cephesindeki kitabeler ve çağlar boyunca seyyahların anlatımları caminin tarihine ilişkin başlıca kaynakları oluşturur (ayrıca bkz. “Yazıtlar” ve “Eski Yayınlar”).

    Diyarbakır'ın 639'da Arap-İslam orduları tarafından ele geçirilmesinin ardından, muhtemelen daha eski bir tapınağın bulunduğu yerde inşa edilmiş olan şehrin merkezi kilisesi yavaş yavaş camiye çevrilmiş olmalıdır.1 Camideki en eski yazıt, Selçuklu Sultanı Malik Şah dönemine aittir (1091/92) ve büyük bir yeniden yapılanmayı kayıt altına alır. Cami, ya 1115'te (Suriyeli Mikail ve Edessalı Matthew’un notlarına göre) ya da 1119'da (İbni'l-Azrak el-Fariki'ye göre)1 yangında hasar görmüştür; Selçuklu İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra şehirde iktidara gelen İnaloğulları tarafından restore edilmiştir. Külliyenin doğu cephesini Nisanoğulları (h. 1142-1183) yaptırmış, Artuklular (h. 1183-1232 ve yine 14. yüzyılda) Mesudiye Medresesi'ni inşa etmişlerdir. Anadolu Selçukluları, Akkoyunlular, Safeviler2 ve son olarak 1514'ten sonra Şafi bölümünü inşa eden Osmanlılar da dahil olmak üzere şehri yöneten hanedanların hemen hemen hepsi tarafından camide onarım ve restorasyon çalışmaları yapılmıştır.

    Diyarbakır Müzesi tarafından hazırlanan kültürel miras envanterine göre, külliyenin genel restorasyonu Mayıs 2010'da başlatılmıştır.3

    • 1. Beysanoğlu 1987, 271.
    • 2. Safeviler Diyarbakır'da sadece yedi yıl hüküm sürdüler; bu süre zarfında herhangi bir restorasyon kaydedilmemiştir.
    • 3. Soykaya v.d. 2009, 54.

    ”Tarihçe' genel kaynakları: Beysanoğlu 1987.

    Camiye büyük ölçüde bugünkü şeklini veren Sultan Melikşah'ın 1091/92'deki yeniden yapılandırmasından önce, 1046'da İranlı yazar Nasır-ı Hüsrev Diyarbakır'ı ziyaret etmiş ve Safarnama'sında şehrin anıtları hakkında yazmıştır.1 Camiden bahsederken, “hepsi yekpare olan iki yüz küsur taş sütun” olduğunun altını çizer.2 Ayrıca “cami yakınında” büyük bir kilise olduğundan bahseder. Edessalı Matthew (1062-1136), Suriyeli Mikail (1126-1199) ve İbn el-Azrak el-Fariki (1116–yaklaşık 1194), 12. yüzyılın başlarında camide bir yangın çıktığını belirtirler. 1655 baharında şehirde birkaç hafta geçiren Evliya Çelebi, anıtlara hayranlığını dile getirir. Ulu Cami ile ilgili olarak şunları yazar:

    “Birincisi, tam da kasabanın merkezinde eski ibadethane, yüksek cami, Diyarbakır'ın gururu yani Ulu Camii var. […] Halep’in Ulu Camii, Şam’ın Emevi Camii, Asil Kudüs'teki El Aksa Camii, Mısır’da El Ezher Camii ve İstanbul'daki Büyük Aya Sofya gibi, Diyarbakır'ın bu Ulu Camii de duaların kabul olduğu yerdir.”3

    Evliye Çelebi mescidin ve mimari öğelerinin tasvirini yapar. Verdiği bilgilerin birkaçı doğrulanmamış olsa da,4 yazdıkları genel çerçevede kabul görür ve yapının 17. yüzyıldaki gerçek durumunun büyüleyici bir kaydını oluşturur. 18. yüzyılda ve özellikle 19. yüzyılda çok sayıda Avrupalı seyyah camiyi ziyaret etmiş ve izlenimlerini kaydetmiştir.5

    • 1. Bkz. Thackston 2011 baskısı.
    • 2. Andersen (2004, 6) Hüsrev'in bahsettiği caminin Diyarbakır Ulu Camii olup olmadığını sorgular.
    • 3. Bruinessen ve Boeschoten 1988, 133, 135.
    • 4. Bkz. Kiel 1988, 57–59.
    • 5. Bu kişilerin listesi için bkz. Top 2011, 189–191; Tuncer 2012, 25.

    Akok, Mahmut. 1969. “Diyarbakır Ulucami Mimari Manzumesi.” Vakıflar Dergisi 8: 113–139. Text accompanied by 30 plates and 52 figures.

    Allen, Terry. 1986. A Classical Revival in Islamic Architecture. Wiesbaden: L. Reichert.

    Andersen, Angela Lyn. 2004. The Diyarbakir Ulu Cami: Social History and Interaction at the Great Mosque. M.A. Thesis, University of Victoria.

    Aslanapa, Oktay. 1973. Türk Sanatı. Vol. 2. Istanbul: Milli Eğitim Basımevi.

    Beysanoğlu, Şevket. 1987. Anıtları ve Kitâbeleri İle Diyarbakır Tarihi: Birinci Cilt; Başlangıçtan Akkoyunlular'a Kadar. Ankara: Neyir Matbaası.

    Canard, Marius and Claude Cahen. 1991 [1965]. “Diyâr Bakr.” In The Encyclopaedia of Islam. Vol. 2. Leiden: Brill.

    Kiel, Michael. 1988. “The Physical Aspect of the City.” In Evliya Çelebi in Diyarbekr, edited by Martin van Bruinessen and Hendrik Boeschoten, 53–63. Leiden: Brill.

    Mango, Maria Mundell. 1982. “The Continuity of the Classical Tradition in the Art and Architecture of Northern Mesopotamia.” In East of Byzantium: Syria and Armenia in the Formative Period, edited by Nina G. Gorsoïan, Thomas F. Matthews, and Robert W. Thomson, 115–134. Washington, D.C.: Dumbarton Oaks.

    Raby, Julian. 2004. “Nur Al-Din, the Qastal al-Shu’aybiyya, and the ‘Classical Revival.’" In Essays in Honor of J. M. Rogers (Muqarnas: An Annual on the Visual Culture of the Islamic World, vol. 21), 289–310. Leiden: Brill.

    Rogers, J. Michael. 1971. “A Renaissance of Classical Antiquity in North Syria (11th–12th Centuries),” Annales archéologiques arabes syriennes 21: 347–356.

    Souvaget, Jean. 1940. “Inscriptions Arabes.” In Voyages archéologiques dans la Turquie orientale, by Albert Gabriel, 287–356. Paris: E. de Boccard.

    Soyukaya, Nevin, Ercan Alpay, Fatma Kaya, Elif Hanar, Şeref Yumruk, Zafer Han, and Orhan Balsak, eds. 2009. Diyarbakır Kültür Envanteri. Vol. 1. Diyarbakır: T.C. Diyarbakır Valiliği.

    Sözen, Metin. 1971. Diyarbakır’da Türk Mimarisi. Istanbul: Diyarbakır’ı Tanıtma ve Turizm Derneği.

    Strzygowski, Josef. 1910. “Beiträge zur Kunstgeschichte des Mittelalters von Nordmesopotamien, Hellas und dem Abendlande.” In Amida: Matériaux pour l'épigraphie et l'histoire musulmanes du Diyar-bekr, edited by Max van Berchem et al., 131–376. Heidelberg: C. Winter.

    Thackston, Wheeler M. 2001. Nasir-i Khusraw’s Book of Travels. Costa Mesa, CA: Mazda.

    Top, Mehmet. 2011. “Diyarbakır Ulu Camii ve Müştemilatı.” In Medeniyetler Mirası Diyarbakır Mimarisi, edited by İrfan Yıldız, 185–226. Diyarbakır: T.C. Diyarbakır Valiliği.

    Tuncer, Orhan Cezmi. 1996. Diyarbakır Camileri: Mukarnas, Geometri, Orantı. Diyarbakır: Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi.

    Tuncer, Orhan Cezmi. 2012. Diyarbakır Surları. Ankara: T.C. Diyarbakır Valiliği.

    Van Berchem, Max. 1907. "Arabische Inschriften aus Armenien und Diyarbekr." In Materialien zur älteren geschichte Armeniens und Mesopotamiens, by C. F. Lehmann-Haupt, 125-160 (1–36). Berlin: Weidmannsche Buchhandlung.

    Van Berchem, Max, Josef Strzygowski, and Gertrude Bell. 1910. Amida. Heidelberg: Carl Winter’s Universitätsbuchhandlung.

    Van Bruinessen, Martin, and Hendrik Boeschoten. 1988. Evliya Çelebi in Diyarbekr. Leiden: Brill.

    Yinanç, Mükrimin Halil. 1991 [1965]. “Diyâr Bakr: Ottoman Period.” In The Encyclopaedia of Islam. Vol. 2. Leiden: Brill.

    İçerik
    Erhan Tamur (2016)
    İçerik Güncellemesi
    Matthew Peebles (11/13/19)