Diyarbakır Şehir Surları, Kapıları ve Kuleleri

    Alan Bilgisi

    Diyarbakır, Doğu Anadolu'da Dicle Nehri'nin batı kıyısında yer alan önemli bir şehirdir. MÖ 2. bin yıldan itibaren sürekli olarak yerleşim halinde olmuş ve Amida olarak adlandırıldığı Roma İmparatorluğu döneminde doğu sınırında önemli bir stratejik kale konumuna gelmiştir. Kentin mevcut surlarının temelleri bu dönemde atılmıştır. Surlar beş kilometreyi aşan bir uzunluğa sahiptir ve çok sayıda kapı ve kule bulunur. Diyarbakır surları, geç antik dönem mimarisinin ayakta kalan en etkileyici örneklerinden biri olmasının yanı sıra, modern dönem öncesine tarihlenen surların ayakta kalan en uzun örneğidir.

    Diyarbakır surları (Dış Kale) eski şehirdeki diğer anıtların çoğu gibi yerel volkanik bazalttan inşa edilmiştir. Bu koyu renkli taş, Diyarbakır'ın eski kenti (Âmid) boyunca o kadar çok kullanılmıştır ki, 16. yüzyılın sonuna kadar şehir bazen “Kara Âmid” olarak anılırdı.

    Sur sistemi başlangıçta bir iç ve bir dış duvardan oluşuyordu, ikincisi değişen genişliklerde bir hendekle çevriliydi. İranlı yazar Nasır-ı Hüsrev (11. yüzyıl) dış sur ve bağlantılı şehir kapılarının bir tanımını yapmıştır;1 günümüzde bu duvar yalnızca kalenin kuzeydoğusunda görülebilmektedir. Dış surların, Eyyubi hükümdarı el-Melik el-Kamil (Melik Kâmil) tarafından MS 1232'de şehrin ele geçirilmesinin ardından yıkıldığı ileri sürülmektedir.2

    İç duvar nispeten iyi korunmuştur. 10–12 m yüksekliğinde ve 3-5 m kalınlığındadır; 82 burç, dört ana portal ve bir dizi yan kapısı vardır. Dört ana portal kabaca doğu-batı ve kuzey-güney eksenlerinde yer alır ve Roma dönemi kentinin Cardo ve Decumanus Maximus'una karşılık gelir. Bunlar:

    • Kuzeyde Dağ Kapı (eski adları 'Harput', 'Bab-ı Cebel', 'Ermeni' ve 'Kurtuluş'tur; bkz. genel görünüş): Bu kapı iki yuvarlak burç arasında yer alır; portal kavisli pilaster ile çerçevelenmiştir. Kapıda ve yanındaki burçlardaki yüzeylerde üçü Yunanca ve biri Latince olmak üzere çok sayıda yazıt vardır (bkz. Doğu burcundaki Yunanca yazıt). Ayrıca hayvanları betimleyen çok sayıda kabartma bulunur. Özellikle batı burcundaki nişi çevreleyen aslanlar ve doğu burcunda karşı karşıya gelen kedigiller ve kuşlar dikkat çeker.
    • Batıda Urfa Kapı (eski adları 'Rum' ve 'Halep'tir; bkz. genel görünüş): 20 m yüksekliğinde iki heybetli kule ile çevrili bu kapının üç portalı vardır: ortada büyük kemerli bir giriş ve, kuzey ve güneye açılan daha küçük dikdörtgen kapılar. Kuzey portalının üzerindeki yazıtta belirtildiği gibi, kapı Artuklu Muhammed tarafından 1183-84'te yeniden inşa edilmiştir. Yazıtın altında, bir öküzün boynuzları üzerinde duran bir kartalı betimleyen çarpıcı bir kabartma vardır. Bu kompozisyonun Anadolu'da hayatta kalan tek örneğidir, ve kartalın temsil ettiği (olumlu) niteliklerin öküz tarafından temsil edilenlere karşı zaferini simgeler.3 Ayrıca, tamamen demir parmaklıklardan yapılmış kuzey portalının kapısı da dikkat çekicidir (bkz. genel görünüş).
    • Güneyde Mardin Kapı (eski adıyla “Tell/Tepe“; bkz. genel görünüş): Mardin Kapının üç orijinal girişinden bugün sadece doğudaki girişi ayaktadır. Kapının üzerinde ve doğu burcunda Abbasi Halifesi el-Muktadir'in 909-10 tarihli yazıtları vardır. Kapının doğu ve batısındaki duvarlarda Dağ Kapı'da olduğu gibi hayvan kabartmaları bulunmaktadır.
    • Doğuda Yeni Kapı (eski adları 'Dicle' ve 'Şatt'; bkz. genel görünüş): Yeni Kapı, Dicle Vadisi'ne bir rampa ile erişim sağlıyordu. Vadinin oluşturduğu doğal koruma nedeniyle, tahkimat sisteminin bu bölümünde kulelerin aralıkları daha uzun tutulmuştur.

    Mardin Kapı yakınında bulunan Keçi Kulesi (49. burç), surun 82 burcundan belki de en dikkat çekicisidir. Ayrıca Ulu (Evli) Beden Kulesi (29. burç; bkz. ve dış genel görünüş) ve Yedi Kardeş Kulesi (37. burç;bkz. ve dış genel görünüş) heybetli yapılardır. Güneybatıda, Urfa ve Mardin Kapıları arasında yer alırlar ve Artuklu al-Malik al-Salih Nasreddin Mahmud (MS 1200/1–1222/23) tarafından yaptırılmıştır. Bu dairesel burçlar sadece boyutlarıyla (25 m'den büyük çapta) değil, aynı zamanda benzer şekilde düzenlenmiş cephelerinin dekorasyonuyla da dikkat çeker. Her iki kuleye de, onları çevreleyen ve simetrik olarak tasarlanmış, figürlü kabartma kompozisyonlarla kesintiye uğrayan, anıtsal yazıtlar hakimdir.

    Ulu Beden Kulesi'nde yüksek kabartmalı, iki yanında iki kanatlı sfenks bulunan çift başlı bir kartal, bir yarık pencere ve mukarnas işlemeli bir kornişin altına merkezi biçimde yerleştirilmiştir. Yazıtın altında iki kedigil betimlenmiştir, ve yukarıdaki sfenkslerle hizalanmıştırlar. Uzun yazıtın her iki ucunda da kuyrukları ejder başlarıyla biten kanatlı aslanlar görülmektedir. Tüm bu figürler ayrı ayrı belirlenmiş nişlere yerleştirilmiştir. Yedi Kardeş Kulesi'ndeki kompozisyon da buna benzerdir. Burada çift başlı bir kartalın iki yanında, yüzleri dönük resmedilmiş iki kanatlı aslan vardır. Batı aslanının kuyruğu bir ejderha kafası şeklini almıştır.

    Ayrıca, her ikisi de Malik Şah (MS 1072–1092) tarafından yaptırılan, daha küçük ancak eşit derecede ilginç olan iki Selçuklu kulesinden (28. ve 38. burçlar: “Selçuklu Burcu” ve “Melikşah Burcu”) de bahsedilmelidir. Dekoratif programları, tek veya çift başlı kartallardan, karşı karşıya diz çökmüş boğa çiftlerinden, kuşların yer aldığı hayvan dövüşlerinden ve dikkat çekici olarak, oturan çıplak bir kadın tasvirinden oluşan figüratif unsurları yazıtlarla birleştirir. Bu kompozisyonlar, Melik Şah'ın muzaffer gücünü Diyarbakır'a barış getirici olarak yansıtmak için tasarlanmış ayrıntılı bir ikonografik programın parçası olarak yorumlanmıştır.4

    İç Kale, surlarla çevrili şehrin kuzeydoğu ucunda yer alır ve Dicle Nehri'ne bakar. Bu alanın kuzeybatı kesiminde Virantepe5 adlı bir höyük yükselir; bu höyüğün kazısı, yine el-Malik al-Salih Nasreddin Mahmud'a atfedilen, oldukça detaylı ve dekoratif bir kraliyet sarayının kalıntılarını ortaya çıkarmıştır. Sarayda, çok renkli sırlı çini ve çok renkli mozaikler kullanılmıştır. İç kalenin diğer önemli özellikleri, iki heybetli kulesiyle anıtsal batı kapısı (Saray Kapı) ve büyük sivri kemerden oluşan, savunmadan ziyade tören amaçlı kullanıldığı anlaşılan güney kapısıdır.

    • 1. Bkz. Thackston 2011, 10.
    • 2. Beysanoğlu 1987, 140.
    • 3. Öney 1992, 51. Ayrıca, Gierlichs (2016, 55–56) buradaki kabartmayı, önceki yüzyılda Malik Şah’ın kulelerine dayanan bir yaklaşımla, hükümdarların duvarlardaki imgeleri 'siyasi propaganda' olarak kullanmalarının bir başka örneği olarak yorumlamaktadır (bkz. metnin devamı); bu durumda imge Eyyubilerin ve Artukluların Diyarbakır'ı alışını simgelemektedir.
    • 4. Gierlichs 2016.
    • 5. Höyüğün adı Virankale olup, kaya oluşumunun kendisi kaynaklarda Fıs (veya Fis) Kayası olarak geçmektedir.

    ”Tanım ve İkonografi' genel kaynakları: Aslanapa 1962 ve 1994; Beysanoğlu 1987, 3-4; Canard ve Cahen 1991, 344; Öney 1992; Parla 2005, 58; Thackston 2011, 10; Gierlichs 2016.

    Sur duvarlarında günümüze ulaşan 63 yazıt bulunmaktadır. Altı tanesi Bizans dönemine, geri kalanı ise İslami döneme aittir ve çok sayıda onarım ve restorasyonu belgelemektedir. İslamiyet öncesi yazıtlar Dağ Kapı ve Mardin Kapı'nın yanı sıra 50. ve 53. burçlar arasında yer alır; geri kalanlar surların, kapıların ve kulelerin etrafına dağılmıştır. Yazıtlar çeşitli bilim insanları tarafından yayınlanmış ve tercüme edilmiştir.1

    • 1. Yazıtlarla ilgili en kapsamlı tartışmalar için bkz. van Berchem (1907), van Berchem v.d. (1910) ve Sauvaget (1940). Beysanoğlu (1987), ayrıntılı tarihsel incelemesinde Arapça transkripsiyonların yanı sıra Türkçe çeviriler de sunmaktadır. Yazıtların analizleri Parla (2005), Boran (2011, 84–85) ve Tuncer (2012, 103–161)'de de bulunabilir.

    Diyarbakır’da, an azından MÖ 2. binyıldan itibaren surlarla çevrili bir yerleşim yeri olduğu anlaşılmaktadır.1 MÖ 1. binyılın başlarında, şehir Bīt Zamāni adlı siyasi bir gücün başkentiydi ve MS 16. yüzyılın sonlarına kadar kullanımda kalan ismi olan Amedu (veya Amida) olarak adlandırılıyordu.2 MÖ 866'da, Asur kralı II. Ashurnasirpal, Yukarı Dicle'de sefer yaparken, “Bīt Zamāni'nin adamı” olan malum bir Ilanu'ya ait olduğu söylenen Amedu “kraliyet şehrini” ele geçirdi.3 Metinlerde, MÖ 8. yüzyıl boyunca Amedu'nun bazı valilerinden eponim olarak bahsedilmiştir. Asur devletinin sona ermesini, Ahamenişlerin egemenliğini ve MÖ 1. binyılın sonlarında Helenistik hanedanların egemenliğini takiben Amida, Romalıların eline geçti. O dönemde, Partlara ve Sasanilere karşı bir ileri karakol görevi gördü; Romalı bir asker ve tarihçi olan Ammianus Marcellinus, MS 359'da şehirde yaşamış ve İslam öncesi şehrin bir tasvirini yapmıştır.4 MS 639'da Araplar şehri almış, ve bir dizi hanedanlık 1514'ten sonra Osmanlılar şehri ele geçirene kadar Diyarbakır’da hüküm sürmüştür.

    Mevcut surların temelleri MS 4. yüzyılda atılmıştır ve Büyük Konstantin (h. 307-337) veya II. Konstantius (taht. 337-361) dönemine tarihlenebilir. 367–375 yılları arasında önemli bir genişlemenin ardından surlar mevcut şeklini almıştır. Yazıtlarda da belgelediği gibi, tüm sur sistemi, günümüze kadar devam eden sayısız değişiklikler geçirmiştir.

    Temmuz 2015'te Diyarbakır surları, iç kale ve şehrin güneydoğusundaki Hevsel Bahçeleri UNESCO Dünya Mirası listesine eklendi.5 Ayrıca, 1988 yılında “Kentsel Arkeolojik Sit Alanı” ve “Kentsel Koruma Alanı” ilan edilen, surlar içindeki yerleşim bölgesi olan Suriçi Mahallesi şimdi UNESCO tarafından yazılı dünya mirası alanı için “tampon bölge” olarak kabul edilmiştir. Bu alan içerisinde hem anıtsal hem de sivil mimari olmak üzere 595 tescilli kültürel miras alanı bulunmaktadır.

    MAH ekibi, bölgeyi Aralık 2015–Mart 2016'daki askeri çatışmalardan birkaç ay önce belgelemiştir. Bu çatışmaları takiben geri döndürülemeyecek tahribata neden olacak yoğun inşaat faaliyetlerinin başlatıldığı tespit edilmiştir. O zamandan beri hem UNESCO hem de Dünya Mirası İzleme, Suriçi İlçesi'nin kentsel dokusuna, proksimal duvarlar ve kulelere verilen önemli hasarlarla ilgili endişelerini dile getirmiştir.6 2019 yılı itibariyle UNESCO, kültürel miras alanlarındaki restorasyonlar devam etmeden önce genel koruma durumunu değerlendirmek için Dünya Mirası Merkezi / ICOMOS Reaktif İzleme ortak misyonu önermiştir.7

    • 1. Şehrin tarihçesiyle ilgili genel kaynaklar için bkz. Gabriel 1940, 180–181; Beysanoğlu 1987; Canard ve Cahen 1991, 344; Yinanç 1991 [1965], 346; Andersen 2004, 54–59; Parla 2005, 59.
    • 2. Bazı yayınlar, kentin adının Asur kralı I. Adad-Nirari'ye (MÖ 1295-1264) ait bir kılıcın kabzasında bulunabileceğini ileri sürmektedir; bu fikir Gaston Maspero'nun 'Ulusların Mücadelesi' (1896, s. 607) adlı eserinde kılıcın 'antik Amida harabeleri arasında' bulunduğu şeklindeki yorumuyla başlar ve Beysanoğlu (1987, 3) tarafından da desteklenir. Ancak, kılıcın varsayılan kökeni bir yazıtla karıştırılmış olmalıdır. Aslında, kentin adı MÖ 2. binyıl metinlerinde hiç geçmemektedir (ayrıca bkz. Lipinski 2000, 153).
    • 3. Grayson 1991, 220 (ll. 105–110).
    • 4. Kitap XVIII, 9, 1–4. Bkz. Rolfe 1935, 463–467.
    • 5. Bkz. UNESCO listesindeki bilgi: https://whc.unesco.org/en/list/1488.
    • 6. Kültürel mirasa ilişkin bkz. UNESCO web sayfası: https://whc.unesco.org/en/soc/3970. Ayrıca, bkz. Ayboga 2017.
    • 7. https://whc.unesco.org/en/soc/3970.

    Tarihçe üzerine genel kaynaklar: Gabriel 1940, 180–181; Beysanoğlu 1987; Canard ve Cahen 1991, 344; Yinanç 1991 [1965], 346; Andersen 2004, 54–59; Parla 2005, 59.

    İranlı yazar Nasır-ı Hüsrev (Nasir-i Khusraw) 1046 yılında kenti ziyaret etmiş ve hayranlığını gizleyememiştir: “Araplar’ın, İranlılar’ın, Hindular’ın ve Türkler’in topraklarında dünya çapında pek çok şehir ve kale gördüm, fakat yeryüzünde Amid gibisini görmedim, başkasının da Amid gibisini gördüm dediğini duymadım.”1 Aynı zamanda, dış sur ve kapılarıyla ilgili anlatımı bize çok değerli bilgiler vermektedir, çünkü günümüzde bu mimari öğeler neredeyse tamamen kaybolmuştur. Evliya Çelebi, 1655 baharında şehirde birkaç hafta geçirmiş ve aynı şekilde, şehrin 'çok ünlü surları'na ve iç kaledeki 'güzel süslenmiş' sarayına hayranlığını dile getirmiştir.2 Sonraki yüzyıllarda çok sayıda Avrupalı gezgin şehri ziyaret ederek izlenimlerini kaydetmiştir.3

    • 1. Thackston 2001, 11.
    • 2. Bkz. Bruinessen ve Boeschoten 1988, 129–133.
    • 3. Bu gezginlerin listesi için bkz.: Top 2011, 189–191; Tuncer 2012, 25.

    Altun, Ara. 1978. Anadolu’da Artuklu Devri Türk Mimarisi’nin Gelişmesi. Istanbul: T.C. Kültür Bakanlığı.

    Andersen, Angela Lyn. 2004. The Diyarbakir Ulu Cami: Social History and Interaction at the Great Mosque. M.A. Thesis, University of Victoria.

    Aslanapa, Oktay. 1962. “Erster Bericht über die Ausgrabung des Palastes von Diyarbakır.” Istanbuler Mitteilungen 12: 115–128.

    Aslanapa, Oktay. 1994. “Diyarbakır’da Artuklu Sarayı.” III. Milli Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Semineri Bildirileri, 7–9. Konya: Selçuk Üniversitesi Basımevi.

    Ayboga, Ercan. 2017. "Destruction of the Old City (Suriçi) of Diyarbakır since 2015 and Its Current Status." In World Heritage Watch Report 2017, 109–111.

    Beysanoğlu, Şevket. 1986. Anıtları ve Kitâbeleri İle Diyarbakır Tarihi: Birinci Cilt; Başlangıçtan Akkoyunlular'a Kadar. Ankara: Neyir Matbaası.

    Boran, Ali. 2011. “Diyarbakır Kalesi.” In Medeniyetler Mirası Diyarbakır Mimarisi, edited by Irfan Yıldız, 77–122. Diyarbakır: T.C. Diyarbakır Valiliği.

    Gabriel, Albert. 1940. Voyages archéologiques dans la Turquie orientale. Paris: E. de Boccard.

    Gierlichs, Joachim. 2016. “A Victory Monument in the Name of Sultan Malik-Shah in Diyarbakir: Medieval Figural Reliefs Used for Political Propaganda?” Hadeeth ad-Dar 41: 9–15.

    Grayson, A. Kirk. 1991. Assyrian Rulers of the Early First Millennium BC. Vol. 1, 1114–859 BC. Toronto: University of Toronto Press.

    Korn, Lorenz. 2017. “The Artuqid Residence at Āmid (Diyarbakır).” In Central Periphery? Art, Culture and History of the Medieval Jazira (Northern Mesopotamia, 8th–15th centuries), edited by Lorenz Korn and Martina Müller-Wiener, 153–181. Wiesbaden: Reichert Verlag.

    Lipinski, Edward. 2000. The Aramaeans: Their Ancient History, Culture, and Religion. Leuven: Peeters.

    Öney, Sezin. 1992. Anadolu Selçuklu Mimari Süslemesi ve El Sanatları. Ankara: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

    Parla, Canan. 2005. “Diyarbakır Surları ve Kent Tarihi.” ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi 22 (1): 57–84.

    Rolfe, John C., trans. 1935. Ammianus Marcellinus. Cambridge, MA: Harvard University Press.

    Sauvager, Jean. 1940. “Inscriptions Arabes.” In Voyages archéologiques dans la Turquie orientale, by Albert Gabriel, 287–356. Paris: E. de Boccard.

    Thackston, Wheeler M. 2001. Nasir-i Khusraw’s Book of Travels. Costa Mesa, CA: Mazda.

    Top, Mehmet. 2011. “Diyarbakır Ulu Camii ve Müştemilatı.” In Medeniyetler Mirası Diyarbakır Mimarisi, edited by İrfan Yıldız, 185–226. Diyarbakır: T.C. Diyarbakır Valiliği.

    Tuncer, Orhan Cezmi. 2012. Diyarbakır Surları. Ankara: T.C. Diyarbakır Valiliği.

    Van Berchem, Max. 1907. "Arabische Inschriften aus Armenien und Diyarbekr." In Materialien zur älteren geschichte Armeniens und Mesopotamiens, by C. F. Lehmann-Haupt, 125–160 (1–36). Berlin: Weidmannsche Buchhandlung.

    Van Berchem, Max, Josef Strzygowski, and Gertrude Bell. 1910. Amida. Heidelberg: Carl Winter’s Universitätsbuchhandlung.

    Van Bruinessen, Martin, and Hendrik Boeschoten. 1988. Evliya Çelebi in Diyarbekr. Leiden: Brill.

    Yinanç, Mükrimin Halil. 1991 [1965]. “Diyâr Bakr: Ottoman Period.” The Encyclopaedia of Islam. Vol. 2. Leiden: Brill.

    İçerik
    Erhan Tamur (2016)
    İçerik Güncellemesi
    Matthew Peebles (4/9/2020)