Hasankeyf

    Alan Bilgisi

    Hasankeyf, Türkiye'nin Batman ilinde, Dicle Nehri'nin yukarısında yer alır; Batman şehrinin yaklaşık 30 km güneydoğusunda ve Diyarbakır'ın 100 km doğusundadır. Kasabada yerleşim antik çağda başlamış olsa da, büyümesi Artuklu döneminde, 12.-15. yüzyıllarda, ortaçağ mimarisine ait mühim örneklerin inşa edildiği zamana denk gelir. Yukarı şehir bir zamanlar nehrin bir vadisinin üzerinde nefes kesici bir konuma sahipti. Ancak, 2019 yazında Ilısu Barajı'nın tamamlanmasından bu yana, MAH ekibinin belgelediği tarihin akabinde, bu büyüleyici yerleşimin çoğu sular altında kalmıştır.

    and Imam Abdullah Mausoleum)

    Lower Town (Zeynel Bey Tomb

    General Views of Hasankeyf (Interior)

    Hasankeyf’e Genel Bakış

    Hasankeyf’e Genel Bakış (İç Mekanlar)

    Büyük Saray

    Küçük Saray

    Taş Köprünün Kalıntıları

    Çevre Peyzaj ve Mimari Öğeler

    Mezopotamya Anıtlarını Haritalama ekibi, Ilısu Barajı projesinin tamamlanmasından önce 2015 baharında Hasankeyf'i belgeleme çalışması yürütmüştür. Bu nedenle, görseller ve aşağıdaki tasvirler, alanın sular altında kalmadan ve çeşitli anıtların yeni yerlerine yerleştirilmeden önceki durumunu kayıt eder (bkz. 'Tarihçe').

    Ortaçağ döneminde Hasankeyf kasabasının en dikkat çekici yapısı Dicle üzerindeki heybetli köprü olmalıdır. Köprünün merkez alanı, Anadolu’nun tüm taş köprüleri arasında en geniş açıklığa sahipti; Yakut el-Hamawi (Yâkût el-Hamevî, ö. 1229) bu yapıyı şimdiye kadar gördüğü en görkemli köprü olarak tanımlamıştır.1 Günümüze ulaşan kısımlarında herhangi bir kitabe bulunmadığından yapılış tarihi bilinmemektedir. 10. yüzyıl coğrafyacısı İbn Hawqal'ın kitabına eklenen isimsiz bir yorum, köprünün 1116/17'de Artuklu hükümdarı Fahreddin Karaarslan tarafında inşa ettirildiğini yazar; ancak, o tarihte babası Davud (1109–1144) hüküm sürmekteydi. Günümüzde çoğu bilim insanı, köprünün inşası için Artuklu döneminde bir tarih sunmaktadır. Bu döneme ait tarihlemeyi destekleyen iki ana nokta şöyledir: a) Hasankeyf köprüsünün Batman Çayı'ndaki Artuklu köprüsüne yapısal benzerliği; b) taş işçiliğindeki işaretlerin, muhtemelen Artuklu dönemine ait olan iç kalede bulunan saraydaki işaretlerle benzerliği (bkz. metnin devamı).

    Köprünün iki ana ayağının batı cephelerinde çok sayıda figür içeren kabartmalar bulunur; bunlar, bir bütün olarak, khāsakīyah'ın, yani seçkin birlikler ve kralın kişisel görevlilerinin erken bir temsili olarak yorumlanmıştır.2 Giosafat Barbaro (1413-1494), Şerefeddin Bitlisi (Şeref Han, 1543-1603), Kâtip Çelebi (ö. 1657) ve Evliya Çelebi (ö. 1682, 1656'da Hasankeyf'i ziyaret etmiştir) ziyaretleri sırasında köprü hala sağlamdı.3 17. yüzyılın sonlarında veya 18. yüzyılın başlarında bir ara yıkılmış olmalıdır; Helmuth von Moltke 1838'te bölgeye geldiğinde yapının zaten harabe halinde olduğunu belirtir.4

    Kale, Roma imparatoru II. Constantius (337-361) tarafından yaptırılmıştır, fakat Hasankeyf'teki mevcut yapıların tümü 12.-15. yüzyıllara tarihlenmektedir. Kale üç taraftan vadilerle çevriliydi ve kuzeydoğudan bir rampa ile ulaşım sağlanmıştır. Kuzeyde Dicle Nehri'ne bakan, orijinal yedi kapısından günümüzde üçü ayaktadır. Bu kapılardan birinde Eyyubi hükümdarı el-Adil Süleyman tarafından yaklaşık olarak 1420 yılında yeniden inşa edildiğini kayıt eden bir yazıt bulunur.5

    Kalede iki saray bulunmaktaydı. Kuzeydeki, yaklaşık 46 x 55 m ölçülerine sahip Büyük Saray’dır. Bugün bu binanın sadece alt yapısına ait kalıntılar durur, ancak Dicle'ye bakan kuzey tarafının, ana cephesi olduğu ve ana kapının yanı sıra bir dizi payandası olduğu düşünülür. Yapıya ait yazıt korunmamıştır; saray, üslup açısından 12. yüzyıla yani Artuklular dönemine tarihlenmektedir. Kalenin kuzeydoğu ucunda beşik tonozlu dikdörtgen bir mekan kalıntısı bulunmaktadır. Bu yapının 'Küçük Saray' olarak adlandırılan daha büyük bir yapının parçası olduğu düşünülür. Günümüzde korunagelmiş pencere çerçevelerinden birinin dış kısmında bir çift aslan kabartması bulunmaktadır. Yapı Eyyubiler dönemine tarihlendirilmiştir. Kale camisi (Ulucami) kalenin en yüksek noktasındadır. Camide ayakta kalan en eski yazıt, 1394'e, yani el-Adil Süleyman'ın saltanatına tarihlenmektedir, ancak çok daha önceki bir tarihte inşa edildiği bellidir.66Minaresi, Osmanlılar’ın fethi sırasında, 1520'de inşa edilmiştir. Kabaca çağdaşı olan Cizre, Silvan ve Kızıltepe camilerine göre yapı ve süsleme bakımından mütevazıdır.

    Aşağı şehrin kuzeybatısında el-Rızk Camii bulunur. Yapı, güney ucunda dört birimden oluşan revaklı bir avlunun etrafına yerleştirilmiştir; mihrap orta odada yer almaktadır. Kuzey cephenin süslü taçkapısında bulunan yazıt, caminin 1409 yılında yukarıda adı geçen Eyyubi hükümdarı el-Âdil Süleyman tarafından yaptırıldığını göstermektedir. Ancak, yapının birden fazla inşaat ve yenileme evresi içerdiği ve 1409 kitabesinin aslında bölgedeki ikincil başka bir binanın dikilmesine ait olduğu öne sürülmüştür.7 Caminin minaresi 30 m yüksekliğindedir, ve özenle dekore edilmiştir. Minare kare tabanlıdır ve sekizgen geçişli bir öğenin üzerine oturan silindirik bir gövdesi bulunur. Minare kaidesinin doğu ve kuzey cepheleri, çok sayıda mukarnas ve dendane motifi çerçeveleri içine yerleştirilmiş Kufi kare desenlerle süslenmiştir. Şaft, biri yazıt taşıyan üç bantla bölünmüştür. Bantlar arasındaki boşluklar, yuvarlak veya damla biçimli madalyonlarla süslenmiş çelenk desenleri de dahil olmak üzere çeşitli motiflerle bezelidir.

    Aşağı kasabanın içinde, Sultan Süleyman Camii olarak bilinen bir yapı vardır. Günümüzde kalıntıları ve minaresi kısmen korunmuştur. Doğu taçkapısı, şadırvanı ve minaresi üzerindeki kitabeler, yapıyı el-Âdil Ghazi ve oğlu Süleyman (ö. 1424) dönemine tarihlendirir. Caminin kubbeli odalarından biri, yüksek kaliteli stükko ve çok yüzeyli mukarnas işçiliğine sahiptir.8 Cami, aynı zamanda el-Âdil Ghazi’nin türbesidir.

    Sultan Süleyman Camii'nin hemen güneydoğusunda, 14. yüzyılın sonlarında / 15. yüzyılın başlarında inşa edilmiş olan Koç Camii'nin kalıntıları bulunmaktadır. Cenaze medresesi olarak kabul edilen caminin iki mihrabı, gösterişli stükko işçiliği ile dikkat çeker.9 Orta aks üzerinde iki yanında dikdörtgen harimler olan bir eyvan ve kubbeli bir mekandan oluşan planı, kaledeki caminin T şeklindeki planını andırır.

    Dicle Nehri'nin batı yakasında, kasabanın karşısında, girişinin üzerindeki çini mozaik yazıttan anlaşıldığı üzere Akkoyunlu Uzun Hasan'ın oğlu Zeynel Bey'in (ö. 1473) türbesi bulunmaktadır.10 Türbenin silindirik dış cephesinde halen geometrik desenli lacivert ve turkuaz fayans süsleme kalıntıları bulunmaktadır. Mezarın içi sekizgendir; her yüzü kemerli bir nişe sahip olup, kemerler hizasındaki nişlerin arasındaki yüzeylerde pandantiflere yükselen mukarnas motifleri bulunmaktadır. Pandantiflerin kendileri, iki mukarnas halkası aracılığıyla kubbeye geçişi sağlayan uzun zigzag desenli bir bantla süslenmiştir.

    Aşağı şehirdeki diğer anıtlar arasında 15. yüzyıldan kalma bir türbe, 15. yüzyıldan kalma bir 'küçük cami'nin kalıntıları,11 'Kızlar Camii' olarak bilinen başka bir Eyyubi camisi,İmam Abdullah'ın zaviyesi (1478 tarihine ait yazıtı bulunur) ve bir Artuklu hamamı bulunur. Ayrıca yakın zamanda kazılmış olan iki Ortaçağ seramik atölyesinin kalıntıları da bulunmaktadır. Seramik atölyelerinin doğu/güneydoğusunda Haydar Baba türbe kompleksi ile Salahiye Bahçeleri yer almaktadır.

    • 1. Bkz. Gabriel 1940, 70, n. 1.
    • 2. Whelan 1988, 222.
    • 3. Barbaro hakkında bkz. Ory 1971, 507. Şeref Han hakkında bkz. Eyice 1994, 283. Kâtip Çelebi hakkında bkz. Darkot 1950, 453-454.
    • 4. Von Moltke 1841, 236–237.
    • 5. Sauvaget 1940, no. 23; Darkot 1950, 453.
    • 6. Bkz. Sauvaget 1940, no. 24; Darkot 1950, 453.
    • 7. Schneider 2008, özellikle 117-128.
    • 8. Bkz. Gabriel 1940'taki fotoğraf, Lev. XLIV, 3.
    • 9. Bkz. Gabriel 1940'taki fotoğraflar, Lev. XLV, 3-4 ve Meinecke 1996, Lev. 19.
    • 10. Bkz. Sauvaget 1940, no. 36.
    • 11. Kalıntılar Gabriel (1940, 69) tarafından yayınlandı, ancak 1980'lerde kayboldukları bildirildi (Meinecke 1996, 75).

    ”Tanım ve İkonografi' genel kaynakları: Gabriel 1940, 63–78; Eyice 1994, 283; Meinecke 1996, 61-76; Oğuzoğlu 1997, 365; Schneider 2008; Fındık v.d. 2014.

    Hasankeyf'teki yapıların bir kısmında yazıtlar bulunur. Bunların hepsi Jean Sauvaget tarafından kataloglanmış ve Fransızca’ya çevrilmiştir.1 El-Rızk Camii'nin kitabeleri Almanca olarak da mevcuttur.2

    • 1. Sauvaget 1940, 305–310.
    • 2. Schneider 2008.

    Orta Çağ yerleşim merkezi olan Hasankeyf'in 2 km doğusunda bulunan Hasankeyf Höyük'te yapılan kazılar, şehrin tarihinin Neolitik çağa (MÖ 10. binyıl, Çanak Çömlek Öncesi Neolitik B) kadar uzandığını göstermektedir; tespit edilen en erken yerleşim Hallan Çemi, Körtik Tepe, Demirköy Höyük ve Gusir Höyük siteleriyle çağdaştır. En eski metinsel atıf, Hitit metinlerinden de bilinen bir toponim olan, muhtemelen Ilānṣurā krallığının başkenti olarak anıldığı Mari metinlerinde (MÖ 2. binyıl) bulunur. MÖ birinci binyılda Hasankeyf bölgesi muhtemelen Bīt Zamāni'nin kontrolü altındaydı veya Nirbu topraklarına aitti. Hasankeyf bölgesi, MÖ 9. yüzyılda, başkenti 50 km akış yukarısındaki Ziyaret Tepe olan, Asur eyaleti Tušḫan'a dahil edilmişti.

    Ahamenişler ve Helenistik hükümdarlarınin egemenliğinden sonra, Hasankeyf bölgesi Romalılar ve Partlar ve daha sonra Sasaniler arasında stratejik olarak önemli bir sınır noktası haline gelmiştir. Asur kaynaklarında “Kašiari dağları” olarak bilinen Ṭūr 'Abdīn manastırının hemen kuzeyinde yer alan Hasankeyf, Kalkedon Konsili (MS 451) sırasında bir Nasturi piskoposluğunun merkezi olarak anılır. Geç Roma kaynaklarında kent Kiphas, Cepha/Ciphas veya Castron Riskephas olarak geçer ve bunların tümü Süryanice kifo'dan ('kaya') türemiştir.

    Kasabanın 640 yılında Müslüman Araplar tarafından ele geçirilmesinden sonra, kısa süren Hamdânîler ve Mervanîler dönemilerine kadar, yerleşim yeri hakkında çok az bilgi vardır; bunu takiben Selçuklular burayı tımar olarak Artuklulara teslim etmiştir (1102-1231). Hasankeyf, göz alıcı köprüsüyle Diyarbakır ve Musul'a giden ana kervan yollarını kontrol eden bir yerleşim olarak gelişmiştir. 130 yıllık Artuklu egemenliği dönemi süresince güçlü komşuları Anadolu Selçukluları ve Eyyubiler arasındaki siyasi çekişmeler yaşandı, ve 1232'de Eyyubiler Hasankeyf'i fethetti. Yerleşimin 1260 yılında Moğol işgalinden sonra, Hasankeyf Eyyubiler, Kara Koyunlular ve daha sonra da Akkoyunlular'ın hakimiyetinde ayakta kalmayı başarmıştır. Akkoyunlu Uzun Hasan'ın oğullarının hükümdarlığı sırasında yerleşimde yeniden yapılanma ve büyüme yaşanmıştır, fakat bu dönem Safevi hükümdarı Şah İsmail'in ve ardından Osmanlıların (1516) fetihleriyle son bulmuştur. Hasankeyf, Osmanlı döneminin ilk zamanlarında orta ölçekli bir ticaret merkezi olarak gelişti – örneğin Venedik şehrine önemli bir pamuk tedarikçisi olarak hizmet etmiştir.1 Ancak, 17. yüzyıldan itibaren yavaş yavaş küçük bir kasabaya dönüşmüştür. Günümüzde, Batman İli'nin küçük bir ilçesidir.

    Hasankeyf 1981 yılında Türkiye hükümeti tarafından “Birinci Derece Arkeolojik Sit Alanı” ilan edilmiş ve 1986 yılından itibaren bölgede arkeolojik kazılar yürütülmüştür.2 1997 yılında, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamında, Dicle üzerinde büyük ölçekli bir hidroelektrik santrali (Ilısu Barajı) için planlarını açıklanmıştır. Bu baraj, Hasankeyf’in büyük bir bölümünü ve Dicle Nehri'nin her iki kıyısındaki çok sayıda kazılmamış arkeolojik alanı sular altında bırakacaktır.3 Çeşitli yerel ve uluslararası kampanyalara ve proje aleyhine açılan davalara rağmen4 Mezopotamya Anıtları Haritalama ekibi 2015 yılında Hasankeyf'i belgelediğinde, Ilısu Barajı'nın inşaatı devam etmekteydi. Bu tarihten kısa bir süre sonra, bölgenin sular altında kalmasına hazırlık olarak, Türkiye hükümeti aşağı şehirdeki sekiz yapıyı, bölgeden birkaç kilometre uzakta, yakın zamanda inşa edilen “Yeni Hasankeyf” adlı yerleşim biriminin yakınındaki bir “kültür parkına” taşıdı; kasaba sakinlerinin çoğu da aynı yere yerleşmiştir.5

    ”Tarihçe' genel kaynakları: Darkot 1950, 452; Ory 1971, 507; Astur 1992; Oğuzoğlu 1997, 364-366; Miyake v.d. 2012; Fink 2017, 2–6.

    Hasankeyf'in uzun tarihi boyunca çok sayıda seyyah şehri ziyaret ederek izlenimlerini kaydetmiştir. Orta Çağ’a dayanan, Hasankeyf ile ilgili en eski kaynaklardan biri 10. yüzyıl coğrafyacısı el-Makdisi’dir; çok sayıda kilise, çarşı ve han bulunan canlı bir kasabadan bahseder.1 İbnü'l-Azrak (ö. 1176-77) Hasakeyf Köprüsünü kayıt altına alır.2 Otomatlar üzerine ünlü risalenin yazarı El-Cezerî,3 1174-75 yıllarında Hasankeyf'in Artuklu hükümdarlarının hizmetine girdiğini ve daha sonra Artuklu sarayının nakledilmesiyle Diyarbakır/Âmid'e taşındığını belirtir.4 Hasankeyf'teki Artuklu sarayı için metal kakmalar ve olağanüstü tasarımlı kapı tokmaklarıyla süslü bronz bir kapı yaptırdığını risalesinde şöyle yazar:

        “[…] Her kapı için, birbirine bağlı iki yılan şeklinde dökme pirinçten bir halka [bir tokmak] yaptım, birinin başı diğerinin başına dönük. Ağızları, [yılanların arasına konan] aslanın boynunu ve başını yemek istercesine açıktır.”5

    Regensburglu bir haham olan Petaḥyah ben Ya֫aḳov, 12. yüzyılın sonlarında Kudüs'e giderken Hasankeyf'i ziyaret etmiştir; kasabanın adının etimolojisi üzerinde çalışan ilk alim olması muhtemeldir.6 Yakut el-Hamawi (Yâkût el-Hamevî, ö. 1229) Dicle köprüsüne olan hayranlığını7 ifade ederken, İbn Şeddad (ö. 1285) Eyyubi kasabasına görgü tanıklığı etmiştir; gördükleri arasında bir kraliyet sarayı (Dār al-Salṭana), camiler, medreseler, hamamlar, çarşılar ve kervansarayları sayar.8 İlginçtir ki, İbn Şeddad'ın kitabına sonradan eklenen bir kolofonda, Hasankeyf'in Eyyubi hükümdarlarından el-Âdil Süleyman'ın kitaba ilgi gösterdiği ve bizzat transkripsiyonunu yaptığını belirtilmektedir.9

    Hamdallah Mustawfi (Hamdullāh el-Müstevfî, ö. 1349), şehrin kaderinin 14. yüzyılda kötüleşmeye başladığından bahseder.10 İki ünlü Venedikli seyyah, Giosafat Barbaro (1413-1494) ve Giovanni Maria Angiolello (1451– 1525 civarı) 15. yüzyılda bölgeyi ziyaret etmiş ve kasabadan sırasıyla “Asancheph” ve “Arsunchief” olarak söz etmiştir.11 Evliya Çelebi 1656 yılında bölgeden geçmiş ve Dicle’nin üzerindeki köprünün güzelliğini ifade edecek kelime bulamadığını kaydetmiştir.12

    19. yüzyılda bölgeyi ziyaret edenler arasında, daha sonra Prusya ordusunun kurmay başkanı olan Helmuth von Moltke; İngiltere'nin Diyarbakır Başkonsolosu J. G. Taylor; ve Asurolog Carl Friedrich Lehmann-Haupt vardır.13 Hepsi de köprünün o sırada harap durumda olduğundan bahsetmiştir.

    20. yüzyılın başlarında, Gertrude Bell bölgeyi ziyaret ederek fotoğraflamıştır;14 Albert Gabriel, 1940'ta anıtları ayrıntılı olarak belgeleyerek yayınlamıştır.15
     

    • 1. Oğuzoğlu 1997, 365.
    • 2. Bkz. Schneider 2008, 6–7.
    • 3. Bkz. Hill 1974.
    • 4. Bkz. Meinecke 1996, 62–63.
    • 5. Tercüme: Hill 1974, 94.
    • 6. Fink 2017, 2.
    • 7. Darkot 1950, 453.
    • 8. Meinecke 1996, 65.
    • 9. Meinecke 1996, 71.
    • 10. Oğuzoğlu 1997, 366.
    • 11. Fink 2017, 6.
    • 12. Bkz. Ertaş 2011, 46.
    • 13. Von Moltke 1841, 236-237; Taylor 1865, 32–33; Lehmann-Haupt 1910, 373-380.
    • 14. http://gertrudebell.ncl.ac.uk/photos.php
    • 15. Gabriel 1940. Daha az bilinen diğer gezginlerin listesi için bkz. Miynat 2009.

    Ahunbay, Zeynep. 2008. “Hasankeyf, a Site Threatened by the Ilısu Dam Project.” In Heritage at Risk: ICOMOS World Report 2006–2007 on Monuments and Sites in Danger, edited by Michael Petzet and John Ziesemer, 156–57. Altenburg: E. Reinhold.

    Astour, Michael C. 1992. “The North Mesopotamian Kingdom of Ilānṣurā.” In Mari in Retrospect: Fifty Years of Mari and Mari Studies, edited by Gordon D. Young, 1–33. Winona Lake, IN: Eisenbrauns.

    Darkot, Besim. 1967. “Hisn Keyfâ.” In Islâm Ansiklopedisi: Islâm âlemi coğrafya, etnografya ve biyografya lûgati, vol. 5, pt. 1: 452–454. Istanbul: Millî Eğitim Basimevi.

    Ertaş, Mehmet Yaşar. “Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Yollar: Kaldırımlar, Köprüler ve Kervansaraylar.” Pamukkale University Social Sciences Institute Journal 10: 43–53.

    Eyice, Semavi. 1994. “Dicle Köprüsü.” In Türkiye Diyanet Vakfı Islam Ansiklopedisi, vol. 9: 283–284. Istanbul: Türkiye Diyanet Vakfı.

    Fındık, Nurşen Özkul, Ali Akın Akyol, and Nurşen Sarı. “Archaeometric Analyses of Hasankeyf Unglazed Ceramics.” Mediterranean Archaeology and Archaeometry 14 (1): 261–271.

    Fink, Andreas. 2017. Der arabische Dialekt von Hasankeyf am Tigris (Osttürkei). Wiesbaden: O. Harrassowitz.

    Gabriel, Albert. 1940. Voyages archéologiques dans la Turquie orientale. Paris: E. de Boccard.

    Hill, Donald R. 1972. The Book of Knowledge of Ingenious Mechanical Devices by Ibn al-Razzāz al-Jazarī. Boston: Dordrecht.

    Lehmann-Haupt, Carl F. 1910. Armenien, Einst und Jetzt: Reisen und Forschungen von C.F. Lehmann-Haupt. Vol. 1, Vom Kaukasus zum Tigris und nach Tigranokerta. Berlin: B. Behr’s Verlag.

    Meinecke, Michael. 1996. Patterns of Stylistic Changes in Islamic Traditions: Local Traditions versus Migrating Artists. New York: New York University Press.

    Miyake, Yutaka, Osamu Maeda, Kenichi Tanno, Hitomi Hongo, and Can Y. Gündem. 2012. “New Excavations at Hasankeyf Höyük: A 10th Millennium cal. BC Site on the Upper Tigris, Southeast Anatolia." Neo-Lithics 1/12: 3–7.

    Miynat, Ali. 2009. “Batılı Seyyahların Gözüyle Hasankeyf.” In I. Uluslararası Batman ve Çevresi Tarihi Sempozyumu, edited by Salim Cöhce and Adnan Çevik, 182–198. Batman: Batman Valiliği.

    Oğuzoğlu, Yusuf. 1997. “Hasankeyf.” Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, vol. 16: 364–368. Istanbul: Türkiye Diyanet Vakfı.

    Ory, Solange. 1971. “Ḥiṣn Kayfā.” In Encyclopedia of Islam, Vol. 3: 506–509.

    Rizk Khoury, Dina. 1997. State and Provincial Society in the Ottoman Empire: Mosul, 1540–1834. Cambridge: Cambridge University Press.

    Sauvaget, Jean. 1940. “Inscriptions Arabes.” In Voyages archéologiques dans la Turquie orientale, by Albert Gabriel, 287–356. Paris: E. de Boccard.

    Schneider, Peter I. 2008. Die Rizk-Moschee in Hasankeyf: Bauforschung und Baugeschichte. Byzas 8. Istanbul: Ege Yayınları.

    Sinclair, Thomas A. 1989. Eastern Turkey: An Architectural and Archaeological Survey. Vol. 3. London: Pindar.

    Taylor, J. G. 1865. “Travels in Kurdistan, with Notices of the Sources of the Eastern and Western Tigris, and Ancient Ruins in Their Neighbourhood.” The Journal of the Royal Geographical Society of London 35: 21–58.

    Von Moltke, Helmuth. 1841. Briefe über Bestände und Begebenheiten in der Türkei aus den Jahren 1835 bis 1839. Berlin: Mittler.

    Whelan, Estelle. 1988. “Representations of the Khāṣṣakīyah and the Origins of Mamluk Emblems.” In Content and Context of Visual Arts in the Islamic World, edited by Priscilla P. Soucek, 219–243. University Park, PA.: Published for the College Art Association of America by the Pennsylvania State University Press.

    İçerik
    Erhan Tamur (2016)
    İçerik Güncellemesi
    Matthew Peebles (4/9/2020)