İmadiye/Amedi İç Kalesi

Bilinen diğer adları

Amedy; Amadia; Amadiyah; Amadiyyah, İmadiye

MAH Belgeleme Tarihleri
Güz 2013, Bahar 2018, Güz 2019
Alan Türü
İç Kaleler ve Tarihi Şehirler
Şehir
İmadiye/Amedi
Vilayet/Bölge
Duhok İli
    Görseller

    General Views of the Citadel

    Kaleye çıkan patika (Taş merdivenler)

    İç Kalenin Genel Görünüşü

    Pazaryeri

    Sokak Görüntüleri

    Çevre Peyzajı (Genel)

    Musul Kapısı Yakınından Bakış, İç Kalenin Dış Görünümü ve Çevre Peyzajı

    Sulav Mevkii

    Tarihi Fotoğraflar

    Ek Görseller

    İmadiye / Amedi, Türkiye sınırının yaklaşık 25 km güneyinde, Irak Kürdistanı’na bağlı Duhok İlinde’dir. Büyük Zab’ın bir kolu olan Sapna Nehri havzasında, kuzey ve güneyinde Zagros Dağları'nın paralel iki sırası ile çevrili tepelik bir vadide yer almaktadır. İdeal bir kale yapısına sahip olan şehir, deniz seviyesinden 1985 m yükselen ve çok uzaktan da görülebilen, sarp bir kaya çıkıntısı üzerine inşa edilmiştir. Burası hakkında ele geçen en erken yazılı kaynaklar, Zengi Hanedanlığı döneminde, M.S. 11. ve 12. yüzyıllarda, kalenin yeniden kurulmasına odaklanır. Ancak yerleşimin bundan çok daha evveline, antik çağlara kadar uzandığı düşünülmektedir. Bu erken tarihlemeyi mümkün kılan kalıntılar antik merdiven ile kalenin batı kapısına doğru yapılmış, Part dönemine tarihlenen üç kabartmadır. Kalenin içinde ve çevresinde bulunan diğer anıtlar kentin zengin tarihinin kanıtlarını oluşturur.

    İmadiye / Amedi kalesinin üzerine inşa edildiği yükseklik kabaca eliptiktir ve kapladığı alan kuzey-güney doğrultusunda 1 km'den fazladır; doğu tarafının batıya göre 40 m kadar daha yüksekte olması nedeniyle yükselti iki uçta eş değildir. Şehre yalnızca biri doğuda ve diğeri batıda olan, orta çağdan kalma çevre duvarlarından geçen iki anıtsal giriş yolu ile erişilebilmekte idi. Batıdaki giriş, kalenin güneybatı ucuna yakındır. Musul Kapısı (veya Bahdinan Kapısı) olarak bilinen bu kapı, dış cephesinde bir yazıtla M.S. 1233-1259 Bedreddin Lü’lü’nün saltanatına tarihlenmektedir. Bu girişe, kalenin duvarlarına oyulmuş Part döneminden kalma üç kabartmanın önünden geçen eski bir merdiven vasıtasıyla, yalnızca yürüyerek veya yük hayvanlarıyla ulaşılabilmektedir.

    Zibari Kapısı olarak da bilinen Doğu Kapısı, kalenin bulunduğu platonun yüksek kuzeydoğu ucuna erişim sağlamaktaydı ve sarayla yakından bağlantılıydı (aşağıya bakınız). Bu kapı 1930'larda kalenin doğu tarafına modern bir yol inşa edilmesiyle kullanım dışı kaldı ve akabinde yıkıldı. Kapı ve ilintili patikanın bir kısmı 19. yüzyılın sonlarında fotoğraflandığından dolayı o zamanki görünümlerine dair kısmi de olsa elimizde bilgi bulunmaktadır (bkz. Tarihi fotoğraflar). Yapının büyük kısmı kabaca yontulmuş taşlardan inşa edilmiştir; kesme taşlardan yapılan, kabartma bezemesiz kemerli bir taç kapısı var idi. Ahşap olan ikinci kattaki pencere, duvarın hemen arkasındaki sarayın pencerelerine benzerlik gösterir. Bu benzerlik, kapının saray ile aynı zamanlarda, muhtemelen 1700'lerin başında inşa edildiği anlamına gelebilir.1 Ancak, aynı yerde daha öncesinde inşa edilmiş bir yapının varolması da mümkündür. Taş merdiven, kalenin karşı tarafındakine benzer metodlarla inşa edilmiştir ve bu iki öğenin benzer tarihli olmaları muhtemeldir. Bu taş merdivenin kalıntıları, günümüzde kapının temel bloklarının bir kısmı ile birlikte, bölgenin üst yamacında bulunmaktadır.

    19. ve 20. yüzyıllarda çeşitli askeri çatışmalar sırasında kaledeki tarihi mimarinin çoğu tahrip olmuş olsa da, önemli anıtların bir kısmı korunagelmiştir. Bu anıtlardan bir seçki MAH ekibi tarafından İmadiye'yi ziyaretlerinde belgelenmiştir. Eski eserler hakkında bilgi edinmek adına kale içinde yürütülen sistematik arkeolojik faaliyetler kısıtlıdır. Buna rağmen, kentin güneybatı kesiminde, Müslüman mezarlığının arazisi içinde bir antik yapı bulunmuştur.2 Bu yapı dikdörtgen formunda, uzun ekseni kuzeybatı-güneydoğu yönlü ve 17 x 29 m boyutlarındadır; duvarları 3 m derinliğe kadar ana kayaya oyulmuştur (bkz. zemin planı ve kesit). Yine ana kayadan oyulmuş, genel hatlarıyla paralel üç sıra sütun kaidesi de içeride sıralanmıştır. Çevredeki su kanallarının kalıntıları göz önüne alındığında, bu yapı muhtemelen, en azından bir süreliğine sarnıç işlevi görmüştür, ancak bazı özellikleri ek kullanımlara işaret etmektedir. Güneydoğu duvarına kazılan büyük bir niş sebebiyle yapının bir Hıristiyan kilisesine dönüştürüldüğü yorumu yapılmıştır (ancak yapım tarihine bağlı olarak başka yorumlar da mümkündür).3 Kuzeydoğu ve güneybatı duvarlarındaki daha küçük nişler, M.S. 5. – 6. yüzyıllarda muhtemelen arcosolia mezarları olarak eklenmiştir.4

    Şehrin ana camisi, yerleşimin kuzeyindedir. Tarihi Ulu Camii ile benzerlik gösteren bu cami, aslen Zengiler dönemine (12. yüzyıl ortası - 13. yüzyıl başı) tarihlenmektedir, fakat zaman içerisinde bazı restorasyon evrelerinden geçmiştir. Uzunlamasına planlanan, 19. yüzyılda hasar gören, ibadet salonu 20. yüzyılda yeniden inşa edilmiştir; ancak 16. yüzyıldan olduğu düşünülen tarihi bir minare ayakta kalmıştır (daha detaylı bilgi için bkz. cami ve minare). Ulu Camii'nin yakınında, antik dönemde yaşadığına inanılan Yahudi bir din adamı için yapılmış, Hazana Mezarı adı verilen yıkıntı halinde bir yapı vardır. Bu mezar erken Bahdinan Beyliği dönemine (13. yüzyıl) tarihlenen, bir zamanlar mezara bağlı fakat günümüzde yıkılmış olan sinagogun hamisi olan Zülkifl (Ezekiel) peygamber ile de ilişkilendirilmiştir.5 Mezar aynı zamanda şehrin Müslüman ve Hristiyan sakinleri için de kutsaldı (ve bugün de hala öyle kabul edilir). 17. yüzyıldan ziyaretçiler, İmadiye / Amedi’de büyük bir Hristiyan kilisesi olduğunu belirtmişlerdir, ancak bu kilise 19. yüzyılın ortalarında yıkılmıştır.6 Şehirde yaşayan zaman içinde azalan Hıristiyan cemaatine hizmet eden modern bir kilise, iç kalenin batı ucunda yer almaktadır.

    İktidarın merkezi olan İmadiye / Amedi sarayı, iç kalenin kuzeydoğusunda bulunan yükseltide, Zibari Kapısı'na yakın bir konumdadır. 19. yüzyılın sonlarından itibaren zamanla yıkılan binanın üzerine 20. yüzyılın sonlarında bir okul inşa edilmiştir. Saray yapısından günümüze ulaşan bir öğe, kısmen yeniden inşa edilmiş olan 'Yılan Kapısı' veya 'Ejderha Kapısı'dır. Bugünkü haliyle bağımsız bir anıt gibi görünse de 19. yüzyıldan Henry Binder'in bir fotoğrafı, bir zamanlar bu kapının sarayın cephesinin bir parçası olduğunu göstermektedir.7 3.5-4 m genişliğindeki kemerli kapı, bir kilit taşı tarafından sabitlenen iki iri taştan oluşur. Kemer üstü blokların üzerine uzun gövdeleri birbirine dolanmış, karşıt ejderhalar oyulmuştur. Kilit taşında, bir yırtıcı kuşun pençeleri ejderhaları burunlarından tutmaktadır. Başka bir anıttan çıkarılan ve buraya rekonstrüksiyon esnasında yerleştirilen, kilit taşının üzerinde kullanılan taş bloğunda bir başka yırtıcı kuşun üst gövdesi gösterilmektedir. Kemerli yol için kesin bir tarihleme yapılamamıştır. Kabartmaların üslubuna göre kapı 13. yüzyıl veya sonrasına tarihlendirilmiştir; bu nedenle daha önceki bir inşa tarihine sahip Musul Kapısı’ndaki benzer görsele atıfta bulunuyor olabilir.8 Görsel ve üslup Anadolu'daki Selçuklu kabartmalarıyla ilintilidir.9
    Binder’in sarayın cephesine ait fotoğrafı, binanın bilinen tek görsel dokümantasyonudur. Bu yapı, fotoğrafta göründüğü şekliyle, 18. yüzyıla tarihlenebilir, ancak Ejderha Kapısı'nın da dahil edilmesi daha önceki bir yapının üzerine yeniden inşa edildiğini düşündürür.10 19. yüzyıl gezginleri sarayın cephesi dışında, planı üzerine de bilgi paylaşmıştır. Osmanlılar tarafından ele geçirilmesinden kısa bir süre sonra şehri ziyaret eden Henry James Ross, yapıyı şöyle tasvir eder: “Mekân, alışılageldiği gibi, içi boş bir dörtgen şeklinde inşa edilmiştir; merkezden geçen bir duvarın inşasıyla iki avluya bölünmüştür: dışta Divan Khanah, ya da kamusal odalar, iç tarafta kadınlar için harem. Zemin katta çoğunlukla geniş ahırlar ve hizmetliler için lojmanlar bulunuyordu; üst katta, konaklamanın oldukça yetersiz olduğunu düşündüm; ancak, girdiğim apartman büyüktü ve Doğu’ya özgü dekorasyonunun güzel bir örneğiydi, ancak büyük ölçüde harap olmuştu ... ”11 Ross'un ve diğerlerinin betimlemelerinden sarayın en içteki odalarının sur duvarlarıyla aynı hatta olduğu ve kuzey vadi tarafından Matin Dağlarına baktığı anlaşılır.

    Sarayın çevresinde bir kraliyet mezarlığı vardı. Kireçtaşı bloklardan inşa edilmiş iki anıt mezar günümüze ulaşmıştır. Daha önce inşa edilmiş olan Emir Hüseyin Wali (1534-1573) içindir. Altıgen planlı mezarın dilimli kemerli girişi üzerinde zarif bir hat yazıtı bulunur. İkincisi, Emir Ishmail'in (1768-1798) bir aile üyesi için inşa edilmiştir; o da altıgendir ve kubbelidir. Ek olarak, yönetici ailenin diğer üyelerinin bazı mezar taşları korunagelmiştir.

    17.-19. yüzyıl ortalarında İmadiye / Amedi'yi ziyaret eden gezginler, şehrin batı ucunda hareketli bir çarşı ve hamam ile bir kervansaray olduğunu bildirmiştir. Bu kent dokusunun çoğu, 19. yüzyılın ortalarında Bahdinan-Osmanlı askeri çatışmaları esnasında tahrip olmuştur. Bununla birlikte, 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarına ait fotoğraflar, şehrin bu dönemdeki geleneksel evlerinin görüntülerini bize iletir (bkz. Henry Binder'in fotoğrafı; Mark Sykes'in fotoğrafı). Bu tek katlı meskenlerin ahşap ve sazdan düz çatıları vardır ve kabaca yontulmuş taşlardan yapılmışlardır. 20. yüzyılın sonlarında meydana gelen yıkım nedeniyle, cami çevresindekilerden başka, günümüze nispeten az sayıda geleneksel yerleşim yeri örneği ulaşmıştır.

    Kuzeydeki kale duvarları boyunca, saray gibi kuzey vadisinin manzarasına bakan bir dizi geleneksel ev bulunmaktadır. Muhtemelen bir konut olan, bir zamanlar iki katlı fakat şimdi kısmen yıkılmış bir yapı Kittani ailesiyle ilişkilendirilir. Binanın orijinal işlevi ve yapım tarihi bilinmemekle beraber etrafındaki daha eski yapıları kendi bünyesine katmış olduğu gözlemlenebilir. İlk kat ince kesme taş işçiliğiyle örülmüştür. Kullanılan taş blokların boyutları değişiktir ve düzensiz sıralar halinde yerleştirilerek birbirine kenetlenen bir yüzey oluşturulmuştur. Kemerli giriş, sığ, sivri bir tonozla çerçevelenmiştir ve üzerinde bir pencere bulunur. Taş işçiliği zarif oymalarla tamamlanmıştır: örneğin ayrıntılı ince sütunlar, tonozun ayakları boyunca bir dizi iç içe geçme şerit ve iç kemerin her bloğundaki narin çiçekler. Bu kapı tasarımı, Selçuklu döneminden 19. yüzyıla uzanan benzerliklerle Doğu Anadolu / Kuzey Mezopotamya mimarisinde uzun bir tarihe sahiptir.12

    Bugün görülebilen şehir dokusunun çoğu, yirminci yüzyılın ikinci yarısında inşa edildi, ancak yerleşim düzeni daha önceki örnekleri takip etmektedir. Örneğin, merkezi alanının üzeri kapalı olan pazar, Musul ve Zibari Kapıları arasından şehrin merkezini çapraz olarak keser. Daha genel hatlarla, yerleşim, kuzeyde Servepki, merkezde Meydan ve kalenin batı sınırı boyunca Hıristiyan Mahallesi dahil olmak üzere birkaç mahalleye bölünmüştür. Son yıllarda, akropolisin yamaçlarının aşağılarında birden fazla yerleşim öbeği de ortaya çıkmıştır.

    İç kale alanı üzerinde olmasa da, yakınlardaki bazı tarihi anıtlar burada belirtilmelidir. Belki de en dikkat çekici olan Kubahan Medresesi'dir. Bahdinan Emirliği sırasında, dört bir yandan öğrencileri çeken, Kürdistan'ın önde gelen üniversitelerinden biriydi. Yakındaki Sulav kasabası, Matin dağının eteğinde, İmadiye / Amedi'nin yaklaşık 1 km kuzeybatısında, turistlerin ilgisini çekmektedir. 19. yüzyılda gezginler tarafından fark edilen yüksek bir şelale, burada yaşayanların kentsel simgesi halindedir; ayrıca kalenin etkileyici manzaralarını görmek de mümkündür (bkz. genel görünüş).

    • 1. Warkworth (1898, 183) üst katın ahşap işçiliği olduğunu doğrular. Tarih için bkz. Ammann 2004/2005, n. 196.
    • 2. Bkz. Bachmann 1913, 2-3.
    • 3. Yapıyı 1840'ta ilk kez kayıt altına alan William Ainsworth, onu bir Pers ateş tapınağı olarak değerlendirmiştir (Ainsworth 1842 (2), 200); Layard (1849 (1), 161) onu bir kilise olarak yorumlarken, Badger (1852 (1), 204) onu bir sarnıç olarak tanımlamıştır. Bachmann (1913, 3) bu son iki yorumu birleştirdi ve yapıyı tartışan birçok bilim insanı tarafından bu yorum esas alındı. Sasani döneminde bir ateş tapınağı işlevi gördüğü fikri de öne sürülmüştür (Marf Zamua 2008, 117).
    • 4. Bkz. Boehmer 1976 (bir mezar planı da dahildir, şek. 7).
    • 5. Tarihi fotoğraf için bkz. Brauer 1993. Yine Ezra'ya adanmış ve günümüze ulaşmayan bir başka sinagog, daha güneyde yer alıyordu.
    • 6. Alanı 1600'lerde ziyaret eden Domenico Lanza, büyük bir kiliseye dikkat çeker (bkz. Galletti 2001, 116-117'deki alıntı); Badger (1852 (1), 200), ziyareti sırasında resmi kiliselerin bulunmadığını ve özel evlerin ibadet için kullanıldığını iddia etmiştir.
    • 7. 1970'lerin başından kalma diğer belgeler, bombalamalar esnasında yıkılan sarayın proksimal duvarlarının kalıntılarına eklenmiş kapının sağlam olduğunu göstermektedir; 1990’larda ise taşınmıştır (bkz. Gierlichs 1998'deki fotoğraflar).
    • 8. Görsellerin tarihlendirilmesi ve yorumlanması üzerine bir tartışma için bkz. Gierlichs 1998.
    • 9. Selçuklu karşılaştırması için bkz. Katharina Otto-Dorn, “Figural Stone Reliefs on Seljuk Sacred Architecture in Anatolia,” Kunst des Orients 12, H 1/2 (1978-1979), 103-149. Ayrıca bkz. al-Canabi 1982, n. 411.
    • 10. Yerel sözlü geleneğe göre, sarayın mimarisinde Bahdinan emiri Osman'a (1700-1702) atfedilen bir yazıt bulunmaktaydı; bkz. Ammann 2004/2005, n. 196.
    • 11. Ross 1902, 107-109. Layard (1848 (1), 156) ayrıca kısa bir açıklama sunmuştur.
    • 12. Benzerlikler için bkz. ör. Taşkınpaşa Medresesi portalı, 14. yüzyıl; Mustafapaşa Medresesi, 19. yüzyıl.

    İmadiye / Amedi’nin çevredeki vadilere hakim, stratejik ve doğal olarak güçlendirilmiş konumu göz önüne alındığında, Yaqut al-Rumi al-Hamawi'nin de bahsettiği gibi, kentin çok erken bir zamandan beri yerleşilmeye başlanmış olduğu düşünülüyor. Bununla birlikte, kaledeki hiçbir alan sistematik olarak kazılmamıştır ve iç kale hakkında bilgi veren bilinen hiçbir yazılı kaynak yoktur. Bu sebeple iç kalenin en eski tarihiyle ilgili sadece ipuçlarını değerlendirebiliriz. Kalenin erken ortaçağda kullanılan adı Āshib, Akadça’da 'konut' veya 'yerleşim' teriminin kökü ile ilintilidir. Bu etimolojik bağ, Part döneminden kalma kaya kabartmalarından ve merdivenlerden de eski bir yerleşim evresini düşündürür.1 Bu kabartmalar—kalenin en kolay tarihlenebilir arkeolojik öğeleri—üslup temelinde M.Ö. 1. yüzyıl / M.S. 2. yüzyıla tarihlenebilir. Bu zaman diliminde, bugün Kuzey Irak ve Türkiye'nin güneydoğusu olan bölge, yarı-bağımsız krallıklar arasında bölünmüştü. İmadiye / Amedi, Gordyene (daha sonra Roma'ya bağlı hale geldi) ile Adiabene (Part İmparatorluğu’nun nüfuz alanında) arasında bulunan ve güç dengeleriyle değişen sınıra yakın bir konumdadır; M.Ö. 1. yüzyıla gelindiğinde, Adiabene hakimiyetinde olduğu anlaşılır.2 Bölge Geç Antik dönemde kullanımdaydı ve bu esnada Adiabene, Sasani İmparatorluğu'nun bir sınır eyaleti idi. Sarnıçta kazılan arkosolia mezarlarının da gösterdiği gibi, Hıristiyan cemaati bu dönem yerleşmiş olmalıdır (M.S. 5. / 6. yüzyıl).3

    İmadiye / Amedi'nin erken ortaçağ evresi de belirsizliklerle doludur. Arapça yazan geç ortaçağ bilim insanları, burayı uzun süredir kullanılan bir yerleşim olarak adlandırırlar, ancak herhangi bir ayrıntı vermezler. 11. yüzyıla gelindiğinde, bölgeye ağırlıklı olarak Hakkari adlı bir Kürt aşireti yerleşmiştir ve inşa ettikleri kalelerinden birinin söz konusu iç kale üzerinde bulunduğundan bahsederler. Kaleye Āshib olarak atıfta bulunan Yakut al-Rumi al-Hamawi ve İbn al-Athir yerleşimin 1142 tarihinde Selçuklu emir Zengi hanedanının kurucusu İmad al-Din Zengi (1085-1146) tarafından ele geçirilmesini ve yıkılmasını anlatır. Harabeleri üzerine, fatihin onuruna el-İmadiyya adı verilen yeni bir kale inşa edildiğini iddia ederler.4 Zengi dönemi, İmadiye / Amedi'de 13. yüzyılın başlarına kadar sürmüştür. Bu süre zarfında şehir, Müslüman, Hristiyan ve Yahudi inançlarından insanları içeren geniş bir nüfusa ev sahipliği yapmıştır. Şehre ziyarete gelen ilk seyyahın ilgisini çeken şey bu dini çeşitlilikti: 1170'de Tudelalı Benjamin (İspanyol) seyahatleri sırasında iç kaleyi ziyaret etti, ve Aramice konuşarak (aynı zamanda Hristiyan topluluğunun dili) Yahudi cemaatinin 2000 üyesini saymıştır, ki tüm bölgede bilinen en büyük nüfuslardan biridir.5 Kısa bir süre sonra Ezekiel sinagogu inşa edilmiştir.

    1225 yılında, Zengi varisinin atabeyi ve naibi olan Bedreddin Lü’lü’, Musul, İmadiye / Amedi ve bölgedeki diğer birçok şehri kontrolü altına aldı.6 Söz konusu atabeyi, Hakkari Kürt kökenli ve Abbasiler ile akraba olduğu varsayılan Baha ad-Din figürünün soyundan geldiği savını öne sürmüştür. Lü'lü’nün soyu, Abbasilerin sembolik hükümdarlığı sırasında Bahdinan Emirliği olarak bilinen bölgeye hükmetti, ve İmadiye / Amedi de iktidar merkezi olarak kullanıldı. Yakınlardaki diğer Kürt beylikleriyle birlikte, etrafını çevreleyen ve gelişen imparatorluklarla, özellikle 16. yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı İmparatorluğu ile, karmaşık ilişkiler sürdürdü. Bununla birlikte, 17. ve 18. yüzyılların bölgesel emirliklerinin en refaha sahip ve bağımsız olanlardan biriydi. En geliştiği dönemde, Zakho, Duhok ve Akre'yi içeren bir bölgeyi kapsıyordu. 16. yüzyıldan 19. yüzyılın başlarına kadar olan ziyaretçiler, hanedanın gücünden ve başkentinden etkilendiklerinden bahsederler (bkz. “Erken Yayınlar”). Ayrıca, bu ziyaretçiler, kentte yaşayanları, dini inançları çeşitlilik gösteren çok etnik kökenli bir topluluk olarak tanımlar. İç kale sakinleri Kürtçe ve Arapça konuşuyorlardı, ayrıca, Yahudiler ve Hıristiyanlar arasında Aramice konuşuluyordu.

    1830 yılında Bahdinan'ın başka emirlikle birlikte Osmanlı egemenliğine karşı bir isyana katılmasıyla önemli sorunlar başlamıştır. Bu krizden faydalanan komşu Soran Emirliği'nin hükümdarı, 1833'te Bahdinan prensini devirip İmadiye / Amedi'yi egemenliği altına alarak bölgesel gücünü pekiştirme fırsatını yakaladı. Çekişmeli mücadeleler yerel halkı olumsuz etkiledi. Birkaç yıl içinde Osmanlılar Bahdinanlar’ın tahta geri çıkmalarını desteklese de, 1842'de İmadiye / Amedi'yi kuşatarak emirliği devirdi, ve bu esnada eski kent dokusunun çoğu tahrip oldu. Artık yerleşim bir başkent değil, Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçasıydı. 19. yüzyılın ortalarında gezginler, kentin ihtilaftan kaynaklanan yoksullaşmasına ve yıkık durumuna değinmiştir.7 Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İmadiye / Amedi, bölgenin geri kalanıyla birlikte, Türkiye ile İngiliz Mandası olan Irak arasında çekişme sebebi olmuştur; çok sayıda İngiliz askeri ve bir Türk yönetici burada konuşlanmıştı. Şehir, 1926 Musul Anlaşması’ndan sonra resmi olarak Irak'a dahil edildi.

    1958'de Irak monarşisinin sona ermesiyle İmadiye / Amedi, 1960'lara kadar süren bölgesel özerkleşme hareketine ve savaşa dahil oldu. Bu çatışmalar sırasında şehir, Irak hava kuvvetleri tarafından bombalandı, bu da büyük can kaybına ve şehrin tarihi binalarının daha da yıkılmasına neden oldu.8 İmadiye / Amedi 1992'den beri Kürdistan Bölgesel Yönetimi tarafından yönetilir. Duhok İli bünyesinde, aynı adı taşıyan ilçe başkenti olarak hizmet veriyor. Yaklaşık 2700 km2’lik bir alanı kaplıyor ve kentte 10.000 kişi yaşamaktadır. Kalenin kendisi yaklaşık 4000 kişilik nüfusa sahiptir. Şehrin Hristiyan nüfusu büyük ölçüde azalmış ve Yahudi cemaati tamamen göç etmiştir, ancak Hazana'nın mezarı hem Müslümanlar hem de Hristiyanlar tarafından hâlâ saygı görmektedir.

    • 1. Bahrani v. d. 2019, n. 7.
    • 2. Bu iki krallığın bölgesel tanımları için bkz. Michal Marciak, Sophene, Gordyene and Adiabene: Three Regna Minora of Northern Mesopotamia between East and West (Leiden: Brill, 2017).
    • 3. Boehmer 1976.
    • 4. Yakut al-Rumi al-Hamawi, Mu'jam al-Buldan (3. cilt, S-F, 348). İbnü'l-Esir, el-Kāmil fit-Tārīkh (bölüm 11, 60); Richardson 2006, 366'daki İngilizce çevirisine bakınız. Bu birincil kaynaklar ve diğerleri hakkında, bkz. Streck ve Minorsky 1960.
    • 5. Şehrin Yahudi cemaatine genel bir bakış için bkz. Fischel 2007. Bu kaynak, 12. yüzyılın başlarında İmadiye / Amedi'yi ele geçirmek için David Alroy liderliğindeki mesih hareketinin bir tartışmasını içerir.
    • 6. Bedreddin Lü’lü’nün tahta geçişi üzerine birincil kaynak için bkz. İbnü'l-Esir’in Kāmil fit-Tārīkh’ıdır; ilgili bölümün İngilizce çevirisi için bkz. Richards 2012, 185-187. Sonraki Bahdinan Emirliği için, bkz. Hassanpour 1998.
    • 7. Örn. Layard 1849 (1), 161; Badger 1852 (1), 199.
    • 8. Bkz. Amman 2004/2005, 220.

    “Tarihçe” genel kaynakları: Streck ve Minorsky 1960; Hassanpour 1998; Amman 2004/2005.

    Ortaçağ dönemi İmadiye / Amedi'nin tarihi için temel birincil kaynaklar, Yakut al-Rumi al-Hamawi de dahil olmak üzere, Arapça yazan coğrafyacılar ve tarihçilerdir.1 Bu kaynaklar, Zengî işgali öncesi kalenin durumu hakkında önemli bilgiler sağlarlar. Örneğin, İbnü’l-Esir şöyle yazar:
        “Bu yıl [M.S. 1142/1143] Atabeg Zankī, Hakkari Kürtleri’ne ait kalelerin en büyüğü ve en güçlüsü olan, içerisinde servetlerini ve ailelerini sakladıkları Āshib kalesine bir ordu gönderdi. Onu kuşattı ve alana kadar onu savunanları sert bir şekilde bastırdı ve ardından onun yerle bir edilmesini ve yerine al-‘Imādiyya olarak bilinen kalenin inşasını emretti. Kaleler arasında bu al-‘Imādiyya görkemli bir kaleydi, ama büyüklüğünden dolayı onu yıktılar, çünkü gerçekten çok büyüktü ve onu tutamayacaklardı. Şu anda Āshib yıkılmış ve al-‘Imādiyya yeniden inşa edilmiştir. Kaleye Zankī'nin ünvanından dolayı al-‘Imādiyya denilmiştir. ”2
    Tudelalı Benjamin, Zengī fethinden birkaç on yıl sonra, 1170'te kenti ziyaret etmiştir; özellikle şehrin hatırı sayılır Yahudi nüfusu ile ilgilendiğinden, David Alroy'un aynı yüzyılın başlarındaki mesih isyanının öyküsünü ayrıntılı olarak aktarmıştır.3 Şehrin yönetimi ve gelenekleri hakkında daha ayrıntılı gözlemler, Sharafkhan Bitlisi (16. yüzyıl) ve İstanbul'daki Osmanlı sarayından Evliya Çelebi (ziyaret tarihi 1655) tarafından yapılmıştı.4 Çelebi'nin zamanında Batılı gezginler de bölgeye gelmeye başlamıştı; bunların ilki Fransız maceracı Jean-Baptiste Tavernier'dir (1663).5 1700'lerde ve 1800'lerin başında, şehirde bir süre yaşayan bazı Dominikli rahipler, anıtlar hakkında kısa yorumlarını kaydettiler.6 19. yüzyıldan itibaren şehre gelen gezginlerin sayısının artmasıyla—Austen Henry Layard da dahil olmak üzere—şehrin çeşitli sayıda kapsamlı tanımlamaları yapıldı.7 Şehrin en eski fotoğrafları, 20. yüzyılın başlarında çekildi.8 Alan, 20. yüzyılın ortalarında Irak Devlet Eski Eserler ve Kültürel Miras Müdürlüğü tarafından incelenmiş ve belgelenmiştir, ve anıtların bir kısmı 1982'de Tariq el-Janabi tarafından yayınlanmıştır.9

    • 1. Liste için bakınız Streck ve Minorsky 1960. Bu coğrafyacıların şehirleri şahsen ziyaret edip etmedikleri kesin değildir.
    • 2. Ibn al-Athir, al-Kāmil fī al-tārīkh (pt. 11, 60); İngilizce çevirisi için bkz. Richardson 2006, 366.
    • 3. Tudelalı Benjamin, Sefer ha-Massa‘ot (ed./çev. Marcus N. Adler, 1907), 54-56.
    • 4. Bitlisi’nin Sharafname’si için Ammann 2004/2005, 192’deki özete bakınız. Çelebi’nin Seyahatname’si (cilt 4) üzerine, van Bruinessen 2000, 9-11’deki deki özete bakınız.
    • 5. Tavernier 1677, 281.
    • 6. Bu isimlere Domenico Lanza ve Giuseppe Campanile de dahildir; Galletti 2001, 116-117'deki alıntılara bakınız.
    • 7. John Kinneir, İmadiye / Amedi bölgesini kaleye çıkmadan anlatmıştır (Kinneir 1818, 456). Kaleyi ziyaret edenler arasında 1840'ta William Ainsworth (Ainsworth 1842 (2), 195-204); 1840'ların ortalarında Henry Ross, (Ross 1902, 106-112); 1840'ların sonlarında George Percy Badger (Badger 1852 (1), 199-207); 1846'da Austen Henry Layard (Layard 1849 (1), 157-166) vardır.
    • 8. Binder 1887, 196-207, muhtelif fotoğraflar ve yazarın şehir çarşısını yorumladığı taslağı. Warkworth 1898, 182-184; Sykes 1904, 165-169; diyagramlar ve fotoğraflar için bkz. Bachmann, 1-3, Levha 1.
    • 9. Al-Janabi (1982) esas olarak İmadiye / Amedi Ulu Camii'nden bir kapı ve minber üzerine yazar (bu anıt hakkındaki MAH sitesi kaydına bakınız), ancak aynı zamanda Bahdinan Kapısı'nı anlatır ve önemli bir fotoğrafını yayınlar (s. ve lev. 175).

    Ainsworth, William. 1842. Travels and Researches in Asia Minor, Mesopotamia, Chaldea, and Armenia. 2 cilt. London: J. W. Parker.

    Al-Hamawi Al-Rumi Al-Baghdadi, Yaqut. 1868. Mu'jam al-Buldan [Jacut's Geographisches Wörterbuch aus den Handschriften]. Edited by Ferdinand Wüstenfeld. Vol. 3. Leipzig: In Commission Bei F. A. Brockhaus.

    Al-Janabi, Tariq. 1982. Dirāsāt fī al-ʻimārah al-ʻIrāqīyah fī al-ʻuṣūr al-wusṭá. Baghdad: Wizārat al-Thaqāfah wa-al-Iʻlām. [Türkçe çevirisi: Al-Janabi, Tarık. 1982. Orta Çağ Irak Mimarisi Üzerine Çalışmalar. Bağdat: Irak Devlet Eski Eserleri ve Kültürel Mirası Kurulu.]

    Ammann, B. 2004/2005. “Kleine Geschichte der Stadt Amadiya: Von streitbaren Fürsten, kurdischen Juden und grausamen Zeiten.” Kurdische Studien 4/5, 175–226.

    Bachmann, Walter. 1913. Kirchen und Moscheen in Armenien und Kurdistan. Leipzig: J. C. Hinrich.

    Badger, George Percy. 1852. The Nestorians and Their Rituals. 2 cilt. London: J. Masters.

    Bahrani, Zainab, Haider Almamori, Helen Malko, Gabriel Rodriguez, ve Serdar Yalçın. 2019. “The Parthian Rock Reliefs and Bahdinan Gate in Amadiya/Amedi: A Preliminary Report from the Columbia University Mapping Mesopotamian Monuments Survey.” Iraq 81: 47-62.

    Binder, Henry. 1887. Au Kurdistan en Mésopotamie et en Perse. Paris: Maison Quantin.

    Boehmer, Rainer M. 1976. “Arcosolgräber im Nord-Irak.” Archäologischer Anzeiger 91: 416-421.

    Erich Brauer. 1993. The Jews of Kurdistan. Detroit: Wayne State University Press.

    Fischel, Walter J. 2007. “‘Amadiya.” In Encyclopaedia Judaica, 2. baskı, 2. cilt, dzl. Michael Berenbaum ve Fred Skolnik, 27-28. Detroit: Macmillan Reference.

    Galletti, Mirella. 2001. “Kurdish Cities through the Eyes of Their European Visitors.” Oriente Moderno (n.s.) 20 (81): 109-148.

    Hassanpour, A. 1998. “Bahdīnān.” In Encyclopaedia Iranica, 3. Cilt (5): 485.

    Ibn Al-Athir, Ali. 2003. al-Kāmil fī al-tārīkh [The Complete History]. 4th ed. Edited by Mohammed Al-Daqaq. Vol. 9. Beirut: Dar Al-kotob Al-Ilmiyah.

    Kinneir, John Macdonald. 1818. Journey through Asia Minor, Armenia, and Koordistan in the Years 1813 and 1814. London: J. Murray.

    Layard, Austen Henry. 1849. Nineveh and Its Remains. 2 cilt. London: J. Murray.

    Marf Zamua, Dlshad A. 2008. “Al Manhutat al Sakhriya al Qadima fi Madinat (Amedi) Al Amediyah.” Subartu 2008 (2): 113–121 (Arapça).

    Richards, D. S. (dzl.). 2006. The Chronicle of Ibn al-Athir for the Crusading Period from al-Kāmil fīl-Ta’rīkh, Part 1: The Years 491–541/1097–1146; The Coming of the Franks and the Muslim Response. Crusade Texts in Translation 13. Aldershot, UK; Burlington, VT: Ashgate.

    Richards, D. S. (dzl.). 2010. The Chronicle of Ibn al-Athir for the Crusading Period from al-Kāmil fīl-Ta’rīkh, Part 3: The Years 589–629/1193–1231; The Ayyubids after Saladin and the Mongol Menace. Crusade Texts in Translation 17. Aldershot, UK; Burlington, VT: Ashgate.

    Ross, Henry James. 1902. Letters from the East by Henry James Ross, 1837-1857. London: Dent.

    Streck, M., and V. Minorsky. 1960. “‘Amādiya.” In Encyclopaedia of Islam, yeni basım, 1. Cilt: 426-427. Leiden: Brill.

    Sykes, Mark. 1904. Dar-ul-Islam: A Record of a Journey through Ten of the Asiatic Provinces of Turkey. London: Bickers.

    Tavernier, Jean-Baptiste. 1677. Les six voyages de Jean Baptiste Tavernier, ecuyer baron d’Aubonne, en Turquie, en Perse, et aux Indes […]. 1. Cilt. Paris: G. Clouzier and C. Barbin.

    Van Bruinessen, Martin. 2000. “Kurdistan in the 16th and 17th Centuries, as Reflected in Evliya Çelebi’s Seyahatname.” Journal of Kurdish Studies 3: 1-11.

    Warkworth, Lord [Henry A. G. Percy]. 1898. Notes from a Diary in Asiatic Turkey. London: Arnold.

    İçerik
    Matthew Peebles