Mardin

    Alan Bilgisi

    Mardin şehri, Türkiye sınırları içinde, Tur Abdin'i içeren doğu-batı sıradağlarının (Mardin Dağları) önemli bir geçidinin yakınında, stratejik bir konuma sahiptir. Bu geçit kuzeyde Diyarbakır'ı (antik Amida) güneyde Nusaybin'e (antik Nisibis) bağlar; şehir aynı zamanda diğer önemli yolların da kavşak noktasıdır. Deniz seviyesinden neredeyse 1200 m yüksekte sarp bir iç kalenin hakim olduğu bir tepenin üzerine konumlandırılmıştır. Bu yüksek konum sayesinde, şehir güneyindeki yukarı Mezopotamya ovasının muhteşem manzarasına sahiptir. Mardin’de antik çağlardan günümüze kadar sürekli olarak yerleşim mevcuttur. Günümüze ulaşan tarihi anıtları, ortaçağdan geç Osmanlı dönemine kadar uzanmaktadır.

    General Views over the City & Surrounding Landscape

    Broad Views toward Central Mardin & the Citadel

    Various Street Views

    Şehidiye Cami Minaret

    Mardin Ulu Cami Minaret

    Sokak Görüntüleri

    Hükümet Caddesi Üzerindeki Binalar

    Mardin Ulu Cami Minaresi

    Eski Postane Binası

    Şehidiye Cami Minaresi

    Tarihi Fotoğraflar

    Mardin şehri, deniz seviyesinden yaklaşık 1200 m yüksekliğe (tabandan tepeye yaklaşık 600 m) ulaşan büyük bir tepe üzerine kuruludur. Şehir, tepenin eğimli güney tarafına yayılmıştır.1 Zirvedeki kale şehrin üst kısımlarından yaklaşık 100 metre yüksekliktedir ve yalnızca dik bir patika ile erişilebilir. Daha erken evrelerin izleri tespit edilmiş olsa da, kalenin mimarisi esas olarak 10. yüzyıldan kalmadır.

    Eski şehir bir zamanlar bir taş duvarla çevriliydi, günümüzde ise bu surlar büyük ölçüde yıkılmıştır. Binalar, düz çatıları genellikle üstlerindeki teraslarla aynı seviyede olacak şekilde, yamaç üzerinde teraslanmıştır; evlerin yaşam alanları hep güneye ve ovaya bakacak şekilde tasarlanmıştır. Günümüzde 1. Cadde olarak adlandırılan ana cadde, şehrin kuzeybatı kapısı olan Diyarbakır Kapı'dan başlayarak doğuya doğru ilerler; Mardin'in en eski anıtlarının çoğu ve geleneksel ticaret merkezi bu cadde boyunca inşa edilmiştir. Şehir merkezinin doğusunda, 1. Cadde güneydoğuya döner, Savurkapı'ya (doğu kapısı) ilerler. Bu mevkiden kuzeydoğuya uzanan Hükümet Caddesi, 19. yüzyılın sonlarında bir yönetim merkezi olarak inşa edilmiştir (bkz. metnin devamı). Birçoğu kemerli (abbaras) olan ve bazıları çıkmaz sokaklarla biten dar, kıvrımlı sokaklar, kentsel sokak ağının özelliklerini yansıtır.

    Mardin, camiler, medreseler, kiliseler, kervansaraylar ve hamamlar da dahil olmak üzere birçok tarihi bina ve anıtla doludur. Bu binaların çoğu, Mardin-Taş olarak bilinen pembeden sarıya ve kremsi beyaza değişen, bölgenin yerel kireçtaşından yapılmıştır (yakındaki Diyarbakır'da kullanılan geleneksel koyu bazalttan farklıdır). MAH Ekibinin 2015 yılında şehri ziyareti sırasında fotoğrafladığı bazı binalar burada tasvir edilmiştir.

    Mardin'in en önemli anıtlarından biri şehir merkezine yakın olan Ulu Cami’dir. Doğu cephesinde bulunan bir yazıt (bir vergilendirme kararnamesi ile ilgilidir), ilk inşası için bir terminus ante quem sağlayan MS 1186 tarihlidir. Yapının kuzeydoğusundaki meşhur minare ile aynı zamanda inşa edilmiş olabilir. Bu minarenin üzerinde Artuklular dönemine ait 1176 tarihli bir kitabe bulunmaktadır.2 Burada pembe renkli yerel kireçtaşından kesme taşlardan kullanılmıştır. Kaidesi dikdörtgendir ve her iki tarafında Kufi kompozisyonlar bulunur. Kaidenin üstünde ve balkonun altında, dairesel gövdesi, süslemeli şeritlerle üç bölüme ayrılmıştır. Alt iki bandın kör nişlerine yine Kufi kompozisyonlarla bezeli damla biçimli ve yuvarlak madalyonlar yerleştirilmiştir. Küçük mukarnas balkonun üzerinde, gövde kör bir kemerle süslenmiş ve üzeri nervürlü bir kubbe ile örtülmüştür.

    19. yüzyılın sonlarında şehrin mimari dokusuna eklemeler yapıldı. Bu yeni yapılar, işlevlerine göre üslup olarak değişmekle birlikte, genel olarak alışılmış yerel kireçtaşı ve geleneksel taş işçiliği teknikleri kullanılarak inşa edilmiştir. 1870-1890'larda, yerel Osmanlı yönetimi, Hükümet Caddesi merkezli yeni bürokratik-belediye yapılarına yer açmak için şehrin kuzeydoğusunun (Şehidiye Mahallesi) büyük bir bölümünü boşaltmıştır (örneğin bkz. Eski Hükümet Konağı).3 Yönetim ayrıca polis karakolu, hapishane, kışla ve okul da dahil olmak üzere, birçok belediye yapısına da sponsor olmuştur. Bunlar esas olarak, Tanzimat reformlarıyla bağlantılı olan geç Osmanlı, neoklasik tarzda inşa edilmiştir (bkz. “Tarihçe”).

    19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Mardin'de çeşitli konaklar inşa edilmiştir. Bu konutlardan biri de 1890-1891 yıllarında mimar Serkis Elyas Lole tarafından yapıldığı söylenen Şahtana Ailesi Evi'dir.4 Mardin konaklarının en büyüğü ve en lüksü olup, açık pembemsi-sarı rengindeki yerel kireçtaşından inşa edilmiştir. Güneyde bir çevre duvarı ile çevrilidir ve bir kapıdan iç avluya geçilir. Bu avlu hepsi iki katlı olan doğu, batı ve kuzey kanatlarla çevrilidir; her kanadın önünde tek katlı kemerli pasaj bulunur. Aşağı şehir ve güneydeki ovalık alanın manzarasına sahip büyük bir merdivenle, pasajın üzerinde devam eden terasa çıkılır (bkz. genel görünüş). Terası çevreleyen binanın kanatlarının her biri, yaşam alanlarına geçilen bir eyvan üzerindedir (bkz. genel görünüş). Cepheler kör kemerler ve zarif detaylı kabartmalar ve madalyonlarla bezenmiştir. Ev 1930'larda otel olarak hizmet vermiş ve daha sonra postaneye dönüştürülmüştür. Bugün binanın bazı bölümleri ziyarete açılmış ve bir kafeye dönüştürülmüştür.

    Yakındaki Şehidiye Cami/Medresesi Artuklu dönemine aittir ancak birçok kez yenilenmiş ve genişletilmiştir.5 Bugünkü minaresi Serkis Lole tarafından tasarlanmış ve 1916–1917'de inşa edilmiştir. Minare, külliyenin güneybatı köşesinin çatısından, batı kanadı ile cami binasının birleştiği yerdedir. Dikdörtgen kaidesi, köşelerinde yuvarlak tepeli bir revakla çevrilidir. Dairesel şaft, ince geçmeli kolonnetler ve çeşitli dekoratif şerit ve silmelerle süslenmiştir. Alttaki dairesel balkon, ince konik braketlerle detaylandırılmıştır; üstteki çokgen balkonda ise daha ayrıntılı güneş ışınları ve bitkisel kabartmalar kullanılmıştır. Kulenin inişli çıkışlı torusları, hilal şeklinde bir alem ile taçlandırılmış üst kısımda birleşir.

    Mardin, eski şehrin surlarının ötesine, çevredeki yamaçlara ve ovaya kadar yayılmıştır. Şehrin eteklerinde, Firdevs Kasrı da dahil olmak üzere birçok tarihi kır evi inşa edilmiştir. Modern dönemde kentsel yayılma özellikle kuzey/kuzeybatı yönünde olmuştur.

    • 1. Çizimler için bkz. Gabriel 1940, şek. 2 ve 3.
    • 2. Minarenin üst kısmı hasar nedeniyle 19. yüzyılda yeniden inşa edilmiştir.
    • 3. Bu alanın bir diyagramı için bkz. Açıkyıldız-Şengül 2018, şek. 4.
    • 4. Gabriel 1940, 41-43 ve şek. 33; Lole'ye yapılan atıf için bkz. Açıkyıldız-Şengül 2018b, 65-66'daki eleştirel tartışma.
    • 5. Gabriel 1940, 27–28 şek. 19. Gabriel'in belirttiği gibi, 14. yüzyıl tarihçisi Katip Ferdi, inşaatı Malik Mansur Nasreddin Artuk Arslan'ın [el-Malik al-Mansur Nasr ad-Dīn] (h. 1203-1239) yönetimine tarihlendirir.

    Mardin’in genel yerleşim planı ve mimarisi ile ilgili genel kaynaklar: Gabriel 1940, 1-44; Sinclair 1989, 201-203; Altun 1972; Hollerweger 1999, 314-325; Alioğlu 2000; Açıkyıldız-Şengül 2018

    Stratejik konumu dolayısıyla antik çağlarda da yaşanıldığı düşünülse de, Mardin’de klasik öncesi bir yerleşime dair hiçbir arkeolojik kanıt yoktur; Yeni Assur dönemin ait bir yasal belge, Mardiānê adlı bir yere atıfta bulunur ve bu nedenle Mardin’in o dönemde iskan edildiğini gösterebilir.1 Kentle ilgili bilinen en eski referans, yalnızca Geç Antik Çağ'da Romalı tarihçi Ammienus Marcellinus’un (MS 4.yy.) Res Gestae'sinde bulunur, ve Maride'yi limes olarak nitelendirir; Erken Bizans dönemine dek ise bir sınır yerleşimi olarak kalmıştır.2 640'da, geniş Yukarı Mezopotamya bölgesi (örneğin Dara'yı kapsayan) ile birlikte erken İslam imparatorluğuna dahil edilmiştir.

    Bu fetihten sonra değişen hanedanlıklar ile Mardin'in önemi daha da artmıştır. 870’lerde şehirdeki Abbasi kontrolüne, Musul merkezli Hamdani hanedanı karşı çıkmıştır. Mardin'in kalesinin büyük ölçüde yeniden inşa edilmesi onların himayesinde olmuştur. 990'da Büveyhiler'e yenilmeleri üzerine şehir, Diyarbakır merkezli Mervaniler'in eline geçti; sonraki yüzyılın sonlarında, toprakları doğrudan Selçukluların kontrolü altına alındı. Bu döneminin coğrafyacı ve tarihçileri, Mardin’in gücü ve ihtişamından bahsetmelerine rağmen, şehir hakkında çok az ayrıntı verirler.3 Yönetici aileleri Müslüman iken, şehir büyük bir Hıristiyan nüfusu barındırıyordu. 8. yüzyılda, yakındaki Deyrul Zafaran Manastırı dolayısıyla bir piskoposluk merkeziydi.

    Mardin, Selçukluların ve daha sonra Eyyubilerin hükümdarlığı altında emir olarak şehri yöneten Artuklu hanedanı döneminde gelişti. Artuklular, şehir 1108'de İl-Ghazi bin Artuq tarafında iktidar merkezi yapıldığında buradaki hakimiyetini sağlamlaştırdılar. Artuklu emirliği, çeşitli hanedanlıklar ve başkentleri (Hasankeyf de dahil olmak üzere) içeren karmaşık bir siyasi yapı olmasına rağmen, İl-Ghazi bin Artuq’un soyu 1408'e kadar Mardin'de hüküm sürdü. Bu dönemde, Artuklu himayesinde şehirde bir dizi önemli anıt inşa edildi: bu yapıların arasında en az bir adet hamam, birkaç medrese ve Ulu Cami de dahil olmak üzere bir kaç cami bulunur. Bu dönemde inşa edilen kiliseler, Mardin'in Hıristiyan nüfusunun devam eden gelişiminin kanıtıdır; Yakubi patrikhanesi 1171 yılında Mardin'e taşınmıştır.4 Bu noktada, şehirde yaşayan az sayıda Yahudi nüfus da bulunuyordu.5

    1260 yılında bir Moğol ordusu Mardin'i kuşattı; şehri almayı başaramadılar, ancak büyük bir kargaşaya neden oldular ve Artuklular bir süre zarfı için bir tür vasallık yapmayı kabul ettiler. Timur, 1401'de Melik İsa'nın saltanatı sırasında şehri ele geçirmeyi başardı, ancak yine de yukarı kaleyi alamadı. Timur'un kuşatması, Melik İsa'nın şehri 1408'de Kara Koyunlu hanedanına bırakmasına yol açan bir dizi karmaşık olayı tetikledi (1432'de yerlerini hızla rakipleri Ak Koyunlular almıştır). 1507'de Mardin, Doğu Anadolu'nun büyük bir kısmı ile birlikte Safevi hanedanının kurucusu Şah İsmail tarafından Pers topraklarına katılmıştır.

    Sadece on yıl sonra, bölgede Safevi gücü çöktü ve Mardin bölgesi Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliğine girdi. Başlangıçta, sancaklarından birinin merkezi olarak hizmet verecek şekilde Diyarbakır eyaletine dahil edildi; 1700'lerde ise Bağdat paşalarına bağlandı. 19. yüzyılın sonlarına kadar, Mardin'de Osmanlılar döneminde inşa edilen birkaç büyük anıt vardır. 1830'larda başlayan Tanzimat reformları ile bu durum değişmiştir. Bu, Mardin'i birkaç on yıl boyunca isyana teşvik etse de, şehir 1870'te Diyarbakır vilayetine iade edildi; aynı zamanda yerel yönetim, kentin kuzeydoğusunda Hükümet Caddesi boyunca yeni bir yönetim merkezi tasarlayarak yapılaşma başlattı. Mardin'de (geleneksel yerel stilden ziyade) Osmanlı imparatorluk tarzında inşa edilen ilk binalar olarak, bunların reform döneminin merkezi otorite ve yönetime olan ilgisini yansıttığı öne sürülmüştür.6 Zengin şehir evleri de dahil olmak üzere bir dizi başka yapı, bu yıllarda şehrin refahına tanıklık eder. 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında Mardin'i ziyaret eden gezginler, kentin yaklaşık 50.000 kişilik nüfusunun Müslüman ve Hıristiyan sakinlerinin sayılarının neredeyse eşit olduğunu belirtir; 50'ye varan Yahudi aile de bu dönemde kayıt altına alınmıştır.7

    Birinci Dünya Savaşı dönemi ve sonrası, tüm bölgede olduğu gibi Mardin için de bir dönüm noktası olmuştur. 1920'lerin başında modern Türk devletinin kurulmasıyla birlikte Mardin, kendi vilayetinin başkenti oldu; nüfus modern dönemde arttı ve şu anda 80.000'in üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Yahudi ve Hıristiyan sakinlerin çoğu 20. yüzyıl boyunca şehirden göçmüş olsa da, burada hâlâ bir Hıristiyan topluluğu yaşamaktadır. Bugüne değin Arapça hala şehir genelinde konuşulan başlıca dildir ve yanısıra Türkçe ve/veya Kürtçe de konuşulmaktadır.

    • 1. Mardiānê ve Mardin arasındaki olası bağlantı için bkz. Radner 2006, 291.
    • 2. Amm. Marc. 19.9.4. Bunu yakındaki Lorne adlı bir kaleyle özdeşleştirir. Aynı eşleşme, bunların Justinianus tarafından restore edilen kaleler arasında olduğunu iddia eden Procopius (Binalar 2.4.14) tekrarlanır.
    • 3. Bkz. özet yorumlar, Minorsky 1991, 540.
    • 4. Bunlar arasında Kırk Şehitler Kilisesi ve Mor Şmuni Kilisesi bulunur; bkz. Hollerweger 1999, 314-325.
    • 5. Şehirde Yahudi cemaatinin hangi tarihte yaşamaya başladığı belli olmamakla beraber 13. yüzyıla dayandığı bilinmektedir. Kısa bir genel tanımlama için bkz. Ben-Yaacob 2007.
    • 6. Bkz. Açıkyıldız-Şengül 2018, 163-164.
    • 7. Warkworth 1898, 227; Tfinkdji 1914. Yahudi cemaatinin nüfusu hakkında bkz. Ben-Yacoob 2007.

    “Tarihçe” genel kaynakları: Gabriel 1940, 6–7; Minorsky 1991.

    Ortaçağ döneminde Yakut al-Rumi al-Hamawi de dahil olmak üzere birçok Arapça yazan coğrafyacı ve tarihçi Mardin hakkında yazmıştır.1 Erken modern dönemde, şehir ziyaretçiler için bir durak noktası haline geldi.2 1600'lerin ortalarında, iki ünlü seyyahın da güzergâhları üzerindeydi: İstanbul'daki Osmanlı sarayından Evliya Çelebi ve Fransa'dan Jean-Baptiste Tavernier.3 19. yüzyılın başlarından itibaren bölgeden geçen Batılı seyyahlar—çoğu zaman tek ilgilerini çeken bölgenin Hıristiyan topluluklarını ziyaret etmek olmasa da—Mardin ilgi odağı olmaya devam etti.4 Bu ziyaretçilerin bazılarının yorumları yalnızca şehrin yüksek konumuna duyulan hayranlığı dile getirirdi (örneğin, William Ainsworth: “Gerçekten Mezopotamya'nın Quito'su olarak adlandırılabilecek Mardin algılanabilecek en çarpıcı şeylerden biridir…”.5 James S. Buckingham ve Horatio Southgate de dahil olmak üzere diğerleri, daha ayrıntılı açıklamalar yapmışlardır.6 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında, bazı gezginler kentin fotoğraflarını da yayınlamaya başladılar (bkz. Lord Warkworth'un Ulu Cami minaresi ve Mardin'in aşağısındaki ovaya bakışı; bkz. Conrad Preusser'in şehre ve kaleye bakışı).7

    • 1. Bkz. Yakut al-Rumi al-Hamawi, Mu'jam al-Buldan (IV), 390; ayrıca Minorsky 1991, 540.
    • 2. Liste için bkz. Minorsky 1991, 542.
    • 3. Çelebi, Seyahâtnâme (IV), 59; Tavernier 1676, 169.
    • 4. Ainsworth 1942 (2), 114-115.
    • 5. Ainsworth 1942 (2), 114-115.
    • 6. Buckingham 1827, 177–194 (özellikle 188–194; bkz. şehrin hayali öğeler katılmış çizimi, s. 177); Southgate 1840, 273–287 (Hıristiyan topluluklara odaklanır, ancak şehrin diğer özelliklerine de değinir).
    • 7. Preusser 1911, 53–54.

    Açıkyıldız-Şengül, Birgül. 2018a. “Architects, Stonemasons, and Building Artisans of Mardin: Builders and Maintainers of a Local Tradition.” In Prof. Dr. Zülküf Güneli’ye Armağan – Tasarım & Koruma, edited by E. E. Dağtekin, F. M. Halifeoğlu, G. Payaslı Oğuz, and H. Özyılmaz, 61–70. Istanbul: Birsen Yayınevi.

    Açıkyıldız-Şengül, Birgül. 2018b. “Mardin in the Post-Tanzimat Era: Heritage, Changes and Formation of an Urban Landscape.” Journal of Ethnic and Cultural Studies 5 (2): 159–185.
     
    Alioğlu, E. Füsan. 2000. Mardin: Şehir dokusu ve evler [Mardin: City Fabric and Houses]. Istanbul: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı (in Turkish). 

    Altun, Ara. 1971. Mardin’de Türk devri mimarisi [Architecture of the Turkish Era in Mardin]. Istanbul: Yazan (in Turkish; English summary, pp. 152–156).

    Ben-Yaacob, Abraham. 2007. “Mardin.” Encyclopaedia Judaica, edited by Michael Berenbaum and Fred Skolnik, 2nd ed., vol. 13, 518. Detroit: Macmillan Reference.

    Buckingham, James S. 1827. Travels in Mesopotamia […]. London: H. Colburn.

    Gabriel, Albert. 1940. Voyages archéologiques dans la Turquie orientale. Paris: E. de Boccard.

    Hollerweger, Hans, et. al. 1999. Turabdin: Living Cultural Heritage. Linz: Freunde des Tur Abdin.

    Minorsky, V. 1991 “Mardin” (updated by C. E. Bosworth). Encyclopedia of Islam. New ed., vol. 6: 539–542.

    Preusser, Conrad. 1911. Nordmesopotamische Baudenkmäler altchristlicher und islamischer Zeit. Wissenschaftliche Veröffentlichung der Deutschen Orient-Gesellschaft 17. Leipzig: J. C. Hinrichs. 

    Radner, Karen. 2006. “How to Reach the Upper Tigris: The Route through the Tūr ‘Abdīn.” State Archives of Assyria Bulletin 25: 273–305.

    Sinclair, T. A. 1989. Eastern Turkey: An Architectural and Archaeological Survey. Vol 3. London: Pindar. 

    Tavernier, Jean-Baptiste. 1676. Les six voyages de Jean Baptiste Tavernier, ecuyer baron d’Aubonne, en Turquie, en Perse, et aux Indes […]. Vol. 1. Paris: G. Clouzier and C. Barbin.

    Tfinkdji, J. 1914. “L’église chaldéenne catholique autrefois et aujourd’hui.” Annuaire Pontifical Catholique 17: 449–525.

    Warkworth, Lord [Henry Algernon George Percy]. 1898. Notes from a Diary in Asiatic Turkey. London: Arnold. 

    İçerik
    Matthew Peebles (2020)